"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aczin miftahı

Havva KÜÇÜK KONUR
27 Kasım 2016, Pazar
Her şeyin ilk başladığı yerdeyim. Ta en başındayım hayatın. Hiçbir şey yaşamamış, yaşanmamış gibi..

Kimse yokmuş gibi hayatımda. Yaşanmışlıklarıma şahitlik eden İstanbul.. Aziz şehir… Yok. Tek başına olmanın, yalnızlığın, şemsin tulu’u ve gurûbunu yalnız yudumlamanın orta yerindeyim. Büyük bir sessizlik, sükût, sükûn… Her şey silindi yâdımdan, her şey ufûle kalboldu. En başında, ilkinde, öncesinde, ilk basamağında…

Çaresizlik yudum yudum içilir mi? Zerre zerre hücrelerde yaşanır mı? Bunca ulaşım, vasıta kanalı varken, bunca iletişim vasıtası insanlar için ter dökerken bütün sebepler sükût eder mi? Bütün olasılıklar, ihtimaller, şartlar, A-B planları… Kuvvetli bir elin hepsini yerinden sökmesi kat’iyetinde tutunacağın bütün ipler tek tek düşer mi ellerinden? “Zarar vermemek, zarara sebep olmamak” için, yürüdüğün bütün izleri siler misin tek kalemle?

Önyargıların koynunda yetişmiş insan hissiyâtına âb-ı hayat pınarı sunsan, elini uzatır mı hemen? Yıllarını, ömrünü düşmanlıkla, şekilcilikle, koyu “kendim” kalıbıyla, kendinden başkasına daima şüpheyle bakan gözleriyle geçirmiş birinin önüne, gökten güneşi, ayı koysan, sana inanır mı? Başkasına inanmayı, güvenmeyi zül’ saymış biri için “uhuvvet” kavramı ne ifade eder? Kendi doğrularını, kendi duygularını, kendi hislerini, hissettiklerini “doğru” kabul eden, karşı tarafı yanlış kabul eden insanın çaresizlik ve yalnızlığı, acaba ölçülebilen boyutlarda mıdır?

Soruların ağırlığı bazen soru işaretlerinde saklı gibi. Sanki cümlenin sonuna soru işareti koymasan o soru o kadar ağır olmayacak gibi. Ama benliğe sorulan sorular için sonuna koyduğun noktalama işaretlerinin hiçbir anlamı yok. Sorular yine ağır, zor, yıkıcı…

Ulaşamamanın, dokunamamanın, erişememenin girdabında çaresizliğin içimde yiv yiv derinleşen yakıcılığını seyrediyorum. “Her şey ya hakikaten güzel, ya da neticesi itibariyle güzel” düsturuna serfürû ediyorum Üstadın. Hayatta var olan, var kılınan her şeyin bir sebebinin olması hikmet diyarının bir cilvesi olsa gerek. Hayata akan, ona dönük ne varsa, bir görevi var. Boşuna girmiyor, boşuna gitmiyor hayatımıza. “O olmasaydı bu olay yaşanmazdı” sığlığı da değil bu. Çok daha İlâhî bir boyut, çok daha derin bir mesele. Kader demek, insanların ucuzlaştırdığı, suçu atmak için kullandıkları bir argüman değil. Çok daha anlamlı, içten, yalın…

Tevekkülün, iradenin, bilmenin, düşünebilmenin birleştiği, pek çok sebebin bir araya gelerek beslediği bir konsept. Görevimi en iyi şekilde yaptım, neticeyi Allah’a bırakıyorum cümlesinin ruhta bıraktığı tesir, inanın, hiçbir şeyde yok. Netice odaklı düşünmemenin, netice ne olursa olsun ona güvenmenin, inanmanın, ümidini kaybetmemenin itminanı, hiçbir duyguda yok.

Aczini hissetme, kendi varlığını tanıma, aslında hiçbir şeye gerçekten sahip olmadığını derk etme, hiçbir şeye ulaşamayacağını fark etme sebeplere olan güvenini yerle bir ediyor. Kuleler devriliyor, var gördüklerin yok oluyor ve aslında kendin oluyorsun/kalıyorsun. Gerçek sen… Elinden hiçbir şey gelmeyen, hiçbir şeye sahip olmayan, ulaşamayan, erişemeyen, sen…

Bu aşamada bütün sebeplere ulaşacak, bütün vasıtalar, vesileler elinde olan ve benim derdimi, ıztırabımı, hicranımı kapatacak, dindirecek kimse yok mu dediğin zaman, Müsebbib-ül Esbab’ın kapısında buluyorsun kendini. Sebeplerin Sebebi ve Sahibi’nin huzurunda, titreyen ayakların dizlerinin üzerine çöküyor, titreyen ellerini açıyorsun ve gözyaşlarınla yıkadığın seccaden bu kapıyı açıyor. 

Ne güzel bir fark ediştir aslında, ne hoş bir karşılayıştır, Rabbin kulunu bu kapısıyla karşılaması. Kulun gerçekten âcizliğini ve fakirliğini, hiçbir şeyliğini hissedip buraya gelebilmesi… El açması, boyun bükmesi ve maksudunu Rabbine emanet etmesi…

Hak Teâlâ, dergâhından, duâsından, âcizliğimizi anlamaktan bizi cüda kılmasın. Âmin!

Okunma Sayısı: 2184
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı