"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demir parmaklıklar

Havva KÜÇÜK KONUR
22 Nisan 2018, Pazar
Suskundu gönlü. Ağır bir vurgun yemişti.

Bir insan aynı yerden kaç kere vurulurdu ki. Kaç kez aynı yarayı sarmaya uğraşırdı ki. Bir yanılgıydı yaşadıkları. Kocaman bir ah’ın üzerinde kalan tortularıydı. Ağırdı yaşatılanlar… Hele gördükleri, şahit oldukları… Hepsinden zor ve anlatılmazdı belki.

İçli bir ses vardı kulaklarına ulaşan. Ağır ağır kendine çeken, celbeden bir sesti bu. Dağların ikindiden kalma kızıllığında, pembeye boyanmıştı baktığı yerler. Kavak ağaçlarının uzun ve sık duruşu, içini açıyor, çocukluğuna götürüyordu onu. Şu dağların zirvelerine her baktığında hürriyetten mahrum yürekler gelirdi gözünün önüne. Hapishanenin küçük penceresinden sız(may)an hayat, en çok hürriyetine düşkün, hür gönüllü, engin bakışlı yürekleri yaralardı. Hele o yürekler, hiçbir suçları yokken ordalarsa…

Yarım kalan hayallerin döküleceği bir istikbal olacaktı elbette. Bu dünya her maksudu yerine getirmeye yetmeyeceği gibi, her arzuya da kâfi gelmeyecekti. İnançlı insanların ahireti vardı. Hesap verecekleri, hesap soracakları bir Mahkeme-i Kübra…

Kederlendi birden. Efkâr yüklüydü bugün. Canı bir şey yapmak istemiyordu. Dünyadaki bütün gam sahiplerinin yükü onun omuzlarında gibiydi. Uzandı ranzasına. Gözlerini tavana dikti. İnsan bu küçücük yerde düşünecek de bir şey bulamıyor diye mırıldandı. Odanın küçüklüğü, beynindeki düşüncelerine mi bulaşıyordu ne? Kendi kendine acı acı gülümsedi. Zaten düşündüğü için buraya getirilmemiş miydi?

Eli gayri ihtiyarî ranzanın demirine değince irkildi birden. Demirin soğukluğu sıcak bedenini ürpertmişti. Soğuk… Evet, buraya hâkim olan tek şeydi galiba. Duvarlar, ranza, sular, ortam… Herşeyden önemlisi bu ortamın telkin ettiği düşünceler soğuktu. Ürpertili, korkunç, acınası…

Bir hayal vardı ufkunda. İçini sevinçle dolduruyordu aklına geldikçe. Buradaki hiçbir soğukluğun, hayalinin sıcaklığını bedeninden çalıp soğutmasına izin vermeyecekti. Kimseye bahsetmiyordu bu hayalinden. Hatta kendi kendine kaldığında bile çok düşünemiyordu. Sanki dü- şünceleri şeffafmış, biri görürse hayalleri gerçekleşmeyecekmiş gibi geliyordu ona. Ya da sözcüklere döküp birine anlatsa, buranın soğukluğu hayaline bulaşacak, onu da soğutacak ve donduracaktı. Öyle inanıyordu. İtinayla saklıyordu içinde. Kimselere göstermeden, kendi kendine bile düşünmeye hayâ edercesine…

Bu kara günler geçecekti elbet. Durmayacaktı böyle. Bahar bunların hapishanesine de yağmur yağdıracak, çiçek açtıracaktı bir gün. İşte o gün geldiğinde diyordu, o gün… Buradan çıktığım, hürriyetime ilk adımı attığım ve bir daha dönüp arkama bakmayacağım o gün geldiğinde, ilk önce annemle babamın mezarına gideceğim. Ben geldim diyeceğim. Ağlayacağım sonra. Topraklarını koklayacağım. Onların kokularının sindiği toprağa benim gözyaşlarım bulaşacak. Onlar da sevinecek beni gördüklerine, eminim. İşte o an gerçekten hür olacak ruhum. Havayı koklayacak doyasıya. Gökyüzüne bakacak; kuşlara, ağaçlara, çimenlere, çiçeklere…

Daha da uzayacaktı hayalleri. Gardiyanın “sayım var” sesiyle irkilmişti. İsteksizce kalktı yerinden. Rutin prosedür…

İşlerini bitirip gittiklerinde yine herkes kendi âlemine dalmıştı. Tekrar ranzasına uzandı. Sanki hayat enerjisi tükenmiş, yaşamak denen şeyi durdurmuştu. Zaman durmuş, geçmiyordu adeta. Korkuyla silkelendi.

Gözlerini açtığında dağlardaydı. Temiz hava ciğerlerine doluyor, hürriyetin ne büyük nimet olduğunu fısıldıyordu kulaklarına. O günler geride kalmış, işte toprakla baş başaydı. Ayakkabısına toprak değiyordu, oturduğu çimenin yeşili giysisine bulaşmıştı, saatlerdir yürümekten ayakları ağrımıştı, ne gam! Önceden olsa o çıkmayan çimen lekesini ne kadar dert ederdi. Ama Allah bunların bile ne kadar büyük nimet olduğunu öyle güzel hatırlatıyordu ki!

Hürriyet ne büyük nimetmiş diye mırıldandı. Hürriyet nimetlerin başıymış. Elinden alınmadan anlamıyor insan. Ne acı!

Okunma Sayısı: 8969
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Alper genç

    22.4.2018 16:30:43

    Hiç tanınmadığı insanlar için koşturan insanlara reva görülen bu zulmü Allaha havale ediyorum. Kaderdaşlarıma selam... Her gecenin bir sabahı, bu kabağın bir sahibi var

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı