"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Derd-i derûn

Havva KÜÇÜK KONUR
24 Aralık 2017, Pazar
İlk önce kalbe düşer aşk. Ebediyet ve nuraniyettir aslında ilk inkişaf eden.

Bir çekirdektir. Aşkın tecellisi de gönülde başlar. Ne bir sır, ne bir efsundur bu haddi zatında. Rüzgârın taşıdığı anlamlardır. Her şey bir küçücükle başlar. Küçücük bir bakış, bir sessizlik, bir kelime, sözcük ve hepsi küçücükten bir nüve gibi yayılır etrafına. Bir hücrenin bölünmesi, bölündükçe çoğalması, yayılması gibi.. Yada bir çekirdeğin etrafına kök salması keyfiyetinde belki.. Bismillah deyip çatlaması, her nerede olursa olsun, taşı, kaldırımı şak edip yarması, sümbüllendirmesi cesametinde bir hâl.. Aşkın hâli, hâlleri…

Aşkın gücü bu dünya ile kâim değildir. Buudu, boyutu ve nûru, kalpten çıkar, dünyayı dolaşır, dolaştırır, sonra sonsuzluğa uçar. Aşkın yolu uzun, gönlü geniştir. Bu büyük enerjiyi gönlüne misafir eden, onu mâşukuna hasreder, hasâret eder. Aşk yalnızca tek bir dünyaya, tek bir gönüle yüklenemeyecek kadar engin, bir o kadar da nazik, naif ve narindir. Büyüsünü kim bulabilmiş, sırrına kim erebilmiş ki? Aşkın sürûrunu kim sonsuza dek yüreğinde tutabilmiş ki? Yalnızca sonsuzluğu içinde yakalayanlar ve kendinde ummanı, ummanda kendini kaybedenler…

Bediüzzaman aşkı şöyle tarif eder:

Aşk, şiddetli bir muhabbettir; fâni mahbublara müteveccih olduğu vakit ya o aşk kendi sahibini daimî bir azab ve elemde bırakır veyahut o mecazî mahbub, o şiddetli muhabbetin fiatına değmediği için bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılab eder.

Aşkın insana vüsulü, veriliş gayesi bu dünyanın dar ve mahdut hayatıyla sınırlı olsaydı, bu kadar büyük bir güç olmaz, bu kadar kâinatı kuşatmazdı. Baki’ye müteveccih bu derd-i derûn –Halîmî’nin ifadesiyle- fani mahbublara verildiğinde, bu sıklet veriyor, taşıyamıyor, silkiyor, itiyor. Çünkü fanidir. Fazla geliyor, değer vermiyor. Ama gönül aşkının yokolmasına da razı olmuyor, ebediyet istiyor.

Aşk âşığında hükmünü tecelli ettirir. Bir gonca düşürür yüreğe, ardından hasretini, özlemini, muhabbetini… Bıraksan, dünyayı yakacak türden bir ateş sarar sonra. Kıvılcımıyla bile yandığın bu ateşi elinde sımsıkı tutmak, bazen mecalsiz gözyaşları akıtırken, bazen de dondurur, donuklaştırır, hissizleştirir. Aşkın nârı güçtür, yarası derin… Onun içindir ki, aşkı anlatanlar hep hasretiyle, elemiyle anlatmışlar. Halbuki Halık’a müteveccih olan aşkın, elemi, acısı olmaz. Tamamen Baki hesabınadır, yine O’na gider.

Bediüzzaman, Otuz Üç Pencere’de şöyle der:

“Şecere-i kâinatın hassas meyvesi olan nev-i insandaki ciddi aşk-ı lahutî gösterir ki; bütün kâinatta –fakat başka şekillerde- hakiki aşk ve muhabbet bulunuyor. Öyle ise kalb-i kâinattaki şu hakiki muhabbet ve aşk, bir Mahbub-u Ezeli’yi gösterir.”

Fuzuli’nin şu dizeleri de sanki bu anlamda da okunabilir, bu anlamları da tedayi ettirir:

Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever

Cânı için kim ki cânânın sever cânı sever...

Canını, cananını, kendine tevdi edilen niamı Hak hesabına seven Hakkı sever. Dünya adına seven de, aslında nefsini sever. Bunun adı ne aşktır, ne böyle seven âşık, ne de sevilen maşuk.. Bu sevginin adı yalnızca nefse muhabbettir.

Kâinat bütün Esmâsıyla O’na vabeste, O’na dönük. Mevcudât bütün harekâtıyla ebediyete müteveccih.. Aşkın buğulu camı, gülen gözlerde sükûneti, terennümü. O’ndan gelip O’na giden sevgiler canlı, hayattar, ebedi.. Aşk-ı mecazi aşk-ı hakikiye inkılab ettiğinde anlamlı..

Aşk bir yüce duygu, bir tatlı elem içine düşenlere. Hem derd sahibi olup hem de derdini sevenlerin, onun varlığından memnun olanların, kaybetmek istemeyenlerin, kaybından korkanların anlayacağı türden hem de. Bir buhurdan, bir sihiR. Mecalsiz adımlar, karanlık kaldırımlar, fersiz yanan sokak lambaları. Bu şehrin bütün ışıkları belki. Asumanın karanlığı, karanlığın mehtabı...

Okunma Sayısı: 3113
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan çalışan

    24.12.2017 11:25:40

    Yazınızın başlığına baktıgımda, bu yazının sonunda nokta varsa okumayacağım dedim. Çünkü nokta(.) bu kelimelerle beni kayıt altına alır, üç nokta(...) beni, Aşk-ı mecazinin aşk-ı hakikiye inkılab ettiği bir sonsuluğa taşır. "Derd-i derûn" i sizin "tecellisi önce gönülde başlar. Sonra Buudu, boyutu ve nûru, kalpten çıkar, dünyayı dolaşır, dolaştırır, sonra sonsuzluğa uçar. Aşkın yolu uzun, gönlü geniştir." ifadelerinizde derin anlamını buluyor.Bu konuda Mevlana'nın "Herkesin bir derdi var; Her derdin bir acısı. Acılarım katlanılmaz değil ama , bir de tuz basanı var." Oldukca bu mesele hep yazılmaya ve konuşulmaya devam edip gidecektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı