"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Efendim!

Havva KÜÇÜK KONUR
16 Eylül 2016, Cuma
İçimde bir boşluk, gözümde boş bir bakış firaktan kalan. Bir hasret çağlayanı, bir yangın yeri gönlüm.

En tanıdık hikâyenin baş aktörü yok gibi. En bilindik masalın geçtiği yer ortadan kalkmış gibi. Öyle bir boşluk, mefluç bir hissiyat bendeki. Bunaltan, daraltan, çılgına çeviren, yok eden…

Efendim! Varlığın bendeki ve bütün dünyadaki boşlukları doldururken, asırların döndürdüğü sergerdan dünya, Sensizliğin ıztırabıyla iki büklüm. En büyük yara, en onulmaz ceriha kan kaybetmeye devam ederken firakın gönüllerimizi bir kor gibi yakmakta. Sesinden, soluğundan, yürüyüşünden, gülümsemenden, çocuk sevginden asırlarca uzaktayız. Gecenin dipsiz bucaksız görünen karanlığı, Sen’in ahlâkının yüceliğine ve sonsuzluğuna çağırıyor gibi. Bir yaz gecesi, suların şırıltısı, cırcır böceklerinin sesi, büyük çam ağaçlarının gece olunca devasa bir karanlığa dönüştüğü kütleler olması… Hiçbir şey Sen’sizlikle yanan yüreklerin hicranını bitirmiyor. Ah hasret! Sende, sensizlikte anlamını bulan kelime.

Efendim! Ayrılık kâh yüreğimizde ağrı, kâh gözlerimizde yaş olurken, Sen’in ahlâkının yüceliğiyle sermest, o ahlâka vabeste gönüllerle hemhaliz. Mü’min önce ahlâkıyla, yaşayışıyla, haliyle, kendiyle mü’min olmalı diyerek Kur’ân’ın ahlâkını rehber edinen gönüllere akıyoruz. Yüreğimiz Sen’inle atıyor, ruhumuz ebedî inşirah şuleleriyle felâh buluyor. Bunalan benliğimiz bir nefha bekliyor bâd-ı sabâdan. Sahabe-i Kiram’ının uhuvvet anaforu başımızı döndürüp bizi bizden alırken, bu atmosferin bir küçük esintisini umuyoruz adavetle yaralı gönüllerimize. Kardeşliğin rengi bizde flu, onlarda net. Acılar bizde ferdi, onlarda ortak. Ensarın, muhacirin ve bütün Medine’nin kardeşliği… Gönüllerin bir ve beraber aktığı, idraklerin aynı fikri aynı niyetle söylediği kardeşlik… Sahabenin içinde anlamını bulan bir kelime.

Efendim! Fersiz bir mum gibiyim. Belli belirsiz ışığımı kimse fark etmiyor. İçime doğru yiv yiv derinleşen acılarımı kimseye gösteremiyorum. Ne bir hâlin ummanını yaşayabiliyor, ne de firkatime çare bulabiliyorum. Nâçârım, âcizim, âcizliğin dibindeyim. Hiçbir çare yaramı iyileştirmiyor. Hiçbir merhem derdime iyi gelmiyor. Suskunlaşıyor, sessizleşiyorum. İçime doğru derinleştikçe daha da yara alıyorum. Beni ayakta tutan yalnızca Sen’in muhabbetin… Ruhumu bataktan kurtaran, yaralarıma iyi gelen yalnızca Sen’in aşkın… Onda diriliyor, onunla ayağa kalkıyorum. Nâçârım. Gözlerimi kapatıyorum.

Efendim! Acıların dili ortak, yaşattığı duygular aynı. Tek sorun aynı acıyı hissedememek, aynı kedere ortak olamamak, ruhumuzun kopan uzvumuza yabancılaşması. “Bu elim, feci ve ehl-i hamiyeti ağlattıracak hadise-i müdhişe” zamanında, nasıl bu hale geldiğimizin muhasebesi, sık sık beynimi zonklatırken ne sorularıma tatmin edici bir cevap bulabiliyor, ne de endişelerimi bertaraf edebiliyorum. Gözyaşlarım bütün acılarımı dışarıya taşıyor. Bütün hicranımı gözyaşlarıma bağlıyorum.

Ümmetinin bütün elemiyle müteellim olan Efendim! Yüreğimiz zemherirde kalmış gibi soğudu. Merhametten uzak ellerimiz üşüdü. Bir yetim başı okşamadaki ruh inceliğini unuttuk. Kardeşimizin sıkıntısını def’ etmedeki diğerkâmlığı öldürdük. Kan kaybeden hissiyatımız öyle sersemleşti ki, yok ettiğimizin aslında kendimiz olduğunu fark etmedik bile. Damıtılmış, yalıtılmış, asimile edilmiş vicdanlar meydanlara çıktı. Bir nesli topyekûn mahvettik. İmana hizmet eden, kalplere nüfuz eden sevdaları incittik, yüreklerine pranga vurduk. Lâl ettik dilleri, soldurduk çiçekleri. Gözleri kapandı, gözleri yere eğildi ve bakışları buruklaştı.

Efendim! Yıllarımızı, yollarımızı Allah’ın rahmetiyle buluşturduğun gibi, biz son asrın gariplerini de yine rahmetle doyur! Hangi sıkıntıları çekersek çekelim, bizim iman hizmetinden başka gidecek kapımız yok. Bizi şefkatin ve merhametin kollarıyla sar! Yeryüzünde tamir ve müsbet hareket vazifesini hakkıyla deruhte edebilmemiz için bizi Kur’ân’la ve sünnetinle, ahlâk-ı seniyyenle serfiraz eyle! Ümmetinin her hâliyle, elemiyle müteellim olan Sen, gözyaşlarımızla yıkadığımız vatan toprağından, yeniden güller, sümbüller, kardelenler bitirmek için bize kerem eyle! Elimizden tut, kendi havl ve kuvvetinden teberrî eden ümmetine yardım et!

Efendim! Gecelerimiz çok karardı. Kararan gecelerimizi merhametinle, şefkatinle, nurunla aydınlat! Kardeşlik burcunda bizleri tulu’ ettir!

Okunma Sayısı: 1941
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sebahat

    16.9.2016 10:08:52

    Ne olur sesimizi duyuru.istifa ettiğim sendika yüzünden ihraç oldum.ne olur sesimizi duyurun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı