"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gönlünü Nur’a verenler

Havva KÜÇÜK KONUR
29 Nisan 2018, Pazar
Dâvâsı sevdası olmuş, yüreği enginleşmiş, derinleşmiş simalar, gözlerini ufka kilitler ve sonsuzluğa evrilirler.

Yaşananlar, yaşatılanlar ve ruhta yansımaları, billûr olur, gönüllerde makes bulur, görünür. Dâvâsını yüreğiyle yaşayan her ruh, yapıştığı hakikatler oranında parlar, gösterdiği ahlâk üzerine kaim olur. “Ben bu dâvânın yolundayım, uğrundayım, ömründeyim” diyenler, evvelâ atmalıdır adımlarını. Yüreklerini Üstada ve Risale-i Nur’a adayanlar, durmamalı ve susmamalıdır. Haller halsizliği, diller dilsizliği netice verse de, onlar şartlara teslim olmamalıdır.

Üstad’ın kışı vardı. Kar, boran, tipi ve fırtınalarda yürümeye çalışıyordu. Karda ilk adımları atacak, arkasından gelenler onun bastığı yerleri takip ederek çıkacaktı sahil-i selâmete. O fırtınaları sinesinde söndürecek, arkasından gelenler onun güvenli limanında hizmet edecekti. Üstad bir paratoner gibi bütün negatif elektriği üzerine alacak, arkasından gelenler müsbet hareketi şiar edinerek parlayacaklardı. O yüzden “acele etmiş kışta gelmişti.” 

Cenâb-ı Hak herkese kaldıracağı yükü, taşıyacağı emaneti verecekti elbette. Omzunda bir dâvâ, yüreğinde bir sevda, ruhunda bir heyecan hissedenler en güzel dâvâya teslim olacak, onun yürekleri coşturan rayihasıyla dolacaklardı.

İnsanın hizmetini başının üstünde gezdirmesi ne muazzam bir feda oluş… Yüreğinde dâvâsına sadâkati öncelemesi ne fevkalâde bir çırpınış… Ben bu dâvâda çürümeye talibim diyebilmesi, ne mübeccel bir kabulleniş, ne onurlu bir sahiplenme… Dâvâsının çekirdeği gönlüne düşmemiş bir ruhu, hangi ateş harekete geçirebilir ki? Dâvâsının niyesini, niçinini, dününü, bugününü bilmeyen, merak etmeyen bir benliği, hangi ideal ileriye fırlatabilir ki? Kim doldurur, neyle dolar, beslenir ki? Ben neye, niçin inanıyorum demeyen, inandığını revize etmeyen bir dâvâ adamı, o dâvâyı ne kadar omzunda taşıyabilir ki?

İnandığı mefkûrenin yalnız ikbaline sahip çıkanlar, sehpalarına yürümekten ar edeceklerdir. Dâvâsının maddî kuvvetine, kudretine, şan şöhretine gönlünü kaptıranlar, kuvveti nerede görürse oraya sapacak, dâvâsını hep sırtından vuracaktır. Zira dâvâ hakikate dayanır, müntesiplerine de hakikati arayın çağrısı yaparsa payidar kalacak, kendini de her daim çek edecek kadrolarını kendi yetiştirmiş olacaktır.

İşte Bediüzzaman, herkesin mürid aradığı, kendi için ölecek fedai yetiştirdiği zamanda, iradeleri güçlendirmiş, mesaisini hep Risale-i Nurlar’ın neşri üzerine teksif etmiştir. Fert fert ilgilenmiş, tek tek dokunmuş, imanlı nesillerin yalnız iradesiyle kaim olacaklarını derk ederek adres olarak hep Risale-i Nur’u vermiştir. Müridlerim, müntesiplerim fazla olsun dâvâsı gütmemiş, “ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum” diyerek tarihi bir ders vermiştir.

Zira iman içten dışa doğru bir var oluş, yalnız Allah’a teslim oluş ve O’ndan başkasına tesir-i hakiki vermeyişin adıdır. “İman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar”daki sırlardan biri bu olsa gerektir. İmanın içten dışa doğru yayılışı, uzanışı, dalga dalga kuşatışı, hürriyeti netice verecektir. Hür olan bir insan, her an Allah’ın huzurunda olduğunu hatırdan çıkarmayacak, yalnızca O’nun önünde eğilecek, yalnız O’ndan medet bekleyecektir. Hürriyetin bir diğer ayağı da irade olacağı için imanını sağlam elde eden bir mü’min, hem hürriyetine hem de iradesine malik olacaktır.

Dâvâsına dört elle yapışan, dâvâsının hakikatlerine aklıyla, hissiyâtıyla, kalbiyle temessük eden her Nur Talebesi, bu hakikatlerin bilincindedir. “Sadakte Üstadım” demenin bedeli belâ çekmekse, “ale’r-re’si ve’l ayn” deyip şerefiyle çeker, onuruyla sağlam durur, kendini değil dâvâsını ve Üstadını savunur. Kederlenmez, kaygılanmaz, korkmaz, çekinmez, çekilmez ve saklamaz.

İman, Kur’ân ve Risale-i Nur hizmeti şimdiye ka- dar hiç şartlara teslim olmamış, hatta şartları hizmete musahhar etmiştir. Çünkü halisen livechillah sadece O’na dönük bir hizmete nusretini yalnızca Hak Teâlâ gönderecektir. Hiçbir vesileye vasıtalıktan öte değer vermeyen mü’min kulunu, Rabbim hiçbir sebebe minnet ettirmeyecektir.

Fütûra, gevşekliğe, moral bozukluğuna hiç yer vermeden Nur hizmetine devam inşallah.

Rabbim muvaffak eyleye!

Okunma Sayısı: 2182
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı