"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Huzurum

Havva KÜÇÜK KONUR
01 Temmuz 2018, Pazar 00:21
Düştüğüm yerde kaldı adımlarım.

Çaresizliğin, sessizliğin girdabında, umuda açık gitti gözlerim. Bir haşin dal yetecekti yapışmama. Bir dost el uzansa bitecekti bütün sıkıntım, kederim. Hazin bir güz akşamı gibiydik, dalında asılı kalmış tek yaprak gibi. Seslerin, solukların fısıltıları şairane değil, zakkumlara ateş taşıyan cinsten. Kederin ağırlığı kendini aşıyor, taşıyor ve bendlerini yıkıyor adeta. Durduğu yer: muamma!

Şefkatin, merhametin âleme nüzûluyle aydınlandı dünyalar. Bir dost ele olan intizar, çağlayanlar gibi coşkunken merhametin sihirli gücünden mahrum kaldı bünyeler. Kirli olan her şey temizlenebilirdi oysa. Müşevveşiyeti iktiza eden her şey düzelebilirdi. Göremedik şefkatin engin buudunu. Derk edemedik merhametin sonsuz huzurunu. Başka yerlerde, başka çarelerde son bulsa da çare bildiklerimiz, bilemedik gerçek çarenin teraküm noktasını. Algılayamadık. Hâlbuki hiçbir şeye değil sadece fıtratlarımıza baksak yetecekti. Kendimize dönsek içimizi okusak, vicdanımızı dinlesek pek çok şeyin üstesinden gelecektik. Şefkatin en keskin halini, en duru güzelliğini nasib etmişti anneye Yaradan. Evlâdının gözünün içine bakan, aman deyip üzerine titreyen hassasiyet vardı annede. Anneler şefkatlerini birleştirip âlemi boyasalardı rengârenk olurdu dünya. Anneler merhametlerini sadece kendi çocuk ve ailesine hasretmeyip bütün çocuklara ve ailelere şamil eyleseydi, düşer miydi umutlar hazana? Yarım kalır mıydı hayaller, uçurtmalar?

Anneler anneliklerini yaşasa hakkıyla, yeterince kıymet verilse anneliğe -annelere demiyorum- şefkate dönük düşünse beyinler hangi kalp düşerdi mahzun yere? Hangi vicdan eğilirdi tozlu topraklara? Hangi çocuk kalırdı gözü yaşlı? 

Merhametin dünyayı huzura gark edeceğine inanamadı insanlar. Şefkatin yediveren gibi her halinin nice canlar kurtaracağını, nice susuz topraklara rahmet bulutlarını taşıyacağını fark edemedi. Küçücük bir tebessüm yetecekti, dünyayı delip geçecek ışık tayflarına. Mahcup bir eda ile gelip oturacaktı gönül salıncağına öylece. Kalemler onu söyleyecek, onu dilendirecekti işte. Gözlerden yaş olarak, gönüllerden şiir olarak dökülecekti o. Herkesin hayran kaldığı bir yüce haslet olacaktı.

Nazlı bir eda ile girmişti ya hayatımıza. Sessiz, nahif, narin yumuşacık, su gibi.. Ve biz onu hep derin bir hasretle beklemiştik. Hicran canımızı yaktıkça, gürültüler huzurumuzu bozdukça, çirkinlikler ümidimizi kırdıkça hep onun limanına sığınmıştık. Ve biliyorduk ki, bu sükûn hali yakalamasa vicdanları, bu sürûr hali eritmese kabalıkları, kurtaracak hiçbir dayanak kalmayacaktı elimizde. 

Bir hazan mı geçti üzerinden, bilemedik. Bir fırtına, kış ve dondurucu kar mı yağdı, bakamadık. Bir anda susuveren vicdanlar, merhametin bendini kesti. Şefkat içine gömüldü, küçük bir sızıntı olarak kaldı yalnızca. Sadece kendi çocuğunu, ailesini düşünen ve bu daireden dışarıya taşmayan, taşırılmayan bir yaşlık kaldı. Bebekler ağladı, çocuklar öldü, sulara gömüldü insanlık, ama vicdanlar titremedi. Hiçbir sıcaklık eritemedi bu buzları.

Ve bir kez daha tebeyyün etti ki, merhamet burcunda şefkatin elvan elvan çiçeklerini dermekti bizim vazifemiz. İnsanlığın kalbinin, sıcaklığını hiç kaybetmemesini sağlamaktı. Bu pırıl pırıl bakışı yaymak, umumîleştirmek ve toplum vicdanı haline getirmekti. Merhamet nazarıyla kâinata bakan, olayları yorumlayan, onlara şekil veren yüreklerin sayılarını arttırmaktı. İnsafla, vicdanla, şefkatle bakmazsa gönüller birbirine, her şey yavan olacak, hiçbir değerin bir hükmü kalmayacaktı çünkü. Bütün değerler aynı potada erimeliydi ve eritecek sıcaklık da yalnızca merhamet ve şefkatti.

Vicdanlara ışık, gönüllere sıcaklık olalım. Eritelim kabalıkları, çirkinlikleri, buzlanmış yürekleri… Hepimize kolay gelsin.

Okunma Sayısı: 3090
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ALP ÂTÎ

    1.7.2018 17:27:33

    + Huzur'u veren bulur, Huzuru bulmaya huzur vermeye buyur, + Haya'sız hayal muhal, Haya'sız hayal'de muhakkak mukadderat izmihlal, + Bilelim/hem ana-buna-ona göre amel eyleyelim kim; -Ahirin Ahirinin Ahirinde, - Haşir Meydanının Nihayetinde, - Mutlak Mukadder/at Mizanın Akabinde, Bir bazısına İhsan hem Lutfedilecek "Huzur(Seyr-i Cemal)'daki Huzur gibisi yokdur!", Selâm, Selâm, Selâm, Vesselâm/et,...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı