"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İttihat sırrımız

Havva KÜÇÜK KONUR
18 Temmuz 2016, Pazartesi
Uhuvvetin bittiği yerde başladı tefrikalar. Emniyetin, asâyişin, emn ü emânın tükendiği aralıkta yetişti ayrık otları.

Rüzgârlar bir delice zamana esti, fırtınalar akılları başlardan aldı. Yok oldu insanlık, insanî değerler, kutsallar, hakikatler. Bilendi, kinlendi, intikam almak için delice tutuştu hissiyâtlar. Biz kimiz, ne yapıyoruz, yaptığımız doğru mu deyip sorgulayamadan, bir ateşe düştü umarsızca. Yandı, yıkıldı, bunaldı. Ve sonuç: Uhuvvet-husûmet mücadelesini kaybetti.

Uhuvvet denizinin, muhabbet suyunun kesilen bendlerini açmaya uğraşanlar mücrim oldu, yargılandı, tecrit edildi. Şahs-ı manevinin bir azası olan bizler an oldu, zaman geldi, boranların ortasında kaldık. Hiç kimsenin duymadığı sesimizle Rabbimize seslendik. İçli yakarışlarımızla âlem-i ervahı inlettik. Sessiz niyazlarımız arş-ı âlâyı titretti, âlem-i melekûtu ağlattı. Ferecler, fetihler, inşirahlar bekleyen ruhumuz, gökyüzüne havalandı, tuyûr-u semâviye olup seyerân etti.

İnleyen gecelerimiz ulaştı sabaha. Gözyaşı döken gecelerimiz buldu rahmetin izini. İnayet-i İlâhiye yetişti gaybdan. Yaralarımızı tedavi etti, mahzuniyetimizi giderdi ve biz karıncalanan ellerimizi yine bütün samimiyetimizle dergâh-ı ulûhiyete açmaya devam ettik. Bir avuç tamirci, fedâi, itfaiyeci olup yanan ruhlara su serpmeye, onları kurtarmaya, yıkılan yerleri imar etmeye gönüllü olduk.

Yanlışı doğru diye bulup kalbinde saklayanlara, bel bağlayanlara, savunanlara ve eğriyi savunma adına kalp kıranlara, hakikatin, doğrunun, gerçeğin dırahşan çehresini gösterdik. Yitirdiğimiz değerlere çağırdık gönülleri. Dâvâmızın, sevdamızın tatlı mülâhazalarını sunduk altın kırbalarda. Geleceğe attık tohumlarımızı bir çam ağacı gibi. Sadece neslimizi değil nesilleri kurtarmak için yandık. Bulutları, yıldızları, mevcûdatı şahit tuttuk gönüllerimize. Okunan ezanlar besledi bizi. Teheccütlerimiz, evvabinimiz, ubudiyetimiz tuttu ellerimizden.

Ve yürüdük. Batan hayallere, kaybolan güneşlere, yitip giden istikbâl düşüncelerine takılmadan yürüdük. Gemilerimizi yaktık ardımızda. Hayallerimizi, beklentilerimizi bıraktık. Ömrümüzden, ömürlerden geçtik, kalabalıkları yararak ilerledik. Meçhûl ve meflûç gayeler değildi bize önder olan. Yıkılmış viraneler değildi şevkimizi ateşleyen.

Muhabbetin tesisi, uhuvvetin inşasıydı bizi harekete geçiren. Sıradağlar gibi muhkem durabilmemiz içindi her şey. Efendimiz’in (asm) çağları aşan, asırları kucaklayan nurefşan beyanında saklıydı belki de. “Mü’min için mü’min sağlam yapılmış bir binanın taşları gibidir.”

Muhabbet şu kâinatın sebeb-i vücudu Üstadın deyimiyle. Varların, varlık âlemine çıkmışların, varlık sahnesinde yer almışların var olma sebebi muhabbet. O yüzden de uhuvvetin tesis edilmediği bir topluluk yavan olacak, istenilen maksudu netice vermeyecektir. İçerisinde kardeşlik düşüncesinin hükmetmediği bir camia, statik kalacak, içinde terennüm edilen bütün mevhibeler kuru bilgiden öteye gitmeyecektir. Muhabbeti, uhuvveti besleyen, gerektiren, muktazi kılan fadakârlık, diğergâmlık, hoşgörü, birbirinin kusurunu görmeme, yekdiğerine muavin ve yardımcı olma, ancak uhuvvet havuzunda işe yarayacak, muhabbet ikliminde meyve verecektir.

Bu şemsiye öyle bir şemsiye ki, beraber yaşama kültürünün en güzel örnekleri bu şemsiyenin altında filizlenecektir.

İttihadın, ittifakın içinde muhabbetin engin iklimi, uhuvvetin elvan elvan renkleri, şevkin hiç bitmeyen enerjisi, gayretin kuvve-i maneviyemize fer veren siracı, hamiyetin “her suale cevap veren ama sual sormayan” duruşu var.

Kavramların içini boşaltıp kuru bir isim yapan güruha, bu kavramları bihakkın yaşatarak vereceğimiz bir cevabımız var.

“İslâmiyete lâyık doğruluğu ve doğruluğa lâyık İslâmiyeti ef’alimizle izhar” gibi bir misyonumuz var.

Topluma ulaştırmamız gereken bir mesajımız var.

Değil mi?

Okunma Sayısı: 1023
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı