"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kırık hikâyeler

Havva KÜÇÜK KONUR
04 Aralık 2016, Pazar
Hâlin duvarında, istikbâlin aynasında geziniyor ruhum. İliklere işleyen bir soğuk, ürperten gökyüzü ve titreyen kalplerdeki buruk gülümseme…

Zamanın hızla geçen çarklarında ezilmeyen, öğütülmeyen acılar… Dakikaların, günlerin, ayların ve yılların silemediği sahneler… Her hastanenin, okulun, üniversitenin önünden geçerken içine çörekleniveren, genzini yakan, boğazına tıkanan bir yumru… Haksızlığa uğradığında yanında olan duvarlar, masalar, koridorlar, kaldırımlar… Önüne gelen iki satırlık bir yazının altına attığın imzan, seni çok ötelere gönderiyor hâlbuki. Kendini yirmi sene sonrasında buluveriyorsun. Ağlıyor, hıçkırıyorsun. Aynalar bakıyor sana tek tek.

Her hikâye kendi zamanını yazarmış. Ya da her zaman kendi hikâyesini. Figürler, ağaçlar, binalar değişiyor. İnsanlar, hayvanlar, canlılar değişiyor. Ama yaşanılan ve yaşatmaya zorlananlar öyle bir karabasan gibi çöküyor ki ruhlara, bütün çevresel faktörleri çürütüyor. Aynı duyguları birileri sürekli yaşamak zorunda. Aynı durumu insanlar sürekli hissetmek, idrak etmek zorunda. Daha dün üniversite önlerinde başörtüsünden dolayı üniversiteye alınmayanlar varken, bugün sorgusuz sualsiz kapı önüne konulan akademisyenler var. Hani sisli havanın her yere sirayet eden o dokusu gibi. Aynı ortamda, aynı kişilerle, aynı havayı soluyorsunuz. Bazen siz çekiyorsunuz zararlarını, bazen bir başkaları. Hikâyemiz çok zor değil mi?

Yollardan geçiyor, kaldırımlardan yürüyorsun. Pazardan meyve sebze alıyor, çocuklarını okula gönderiyorsun. Evde bazen bir şeylerle meşgul oluyor, bazen tembellik ediyorsun. “Geçen sene bu vakitler…” diye başlayan uzun hayallerin ardından kendini hıçkırırken buluyorsun. Aslında bir yönüyle gayet normal olan hayatının, bir başka yönüyle kanatan yanlarıyla kanıyor yaraların. Bir yanın alışmaya çalışırken, bir yanın sürekli ağlamaklı… Sessizlik anlatılması zor bir hikâye. Aslında en büyük acısı da insanın bizzat içinde yaşaması. İnsan yazamadığını yaşayamaz. Ya da yaşamadığını yazamaz. Değil mi?

Yaşandığı anda yazılamayan acı, boğazda düğüm, kalpte sızıdır. O kadar büyük bir yangın çıkarır ki, bedeniniz ateşten bir top oluverir. Eliniz bir şeye gitmez, ayaklarınız sizi dinlemez. O an durduğunuz yerde duramaz, oturduğunuz yerde oturamaz olursunuz. Acının insanın ruhuna yüklediği büyük yük… Hicranın gönüllerde, yüreklerde başlattığı büyük yangın… İçten içe kaynayan, yanardağlar gibi lav püskürten bir dünyanın sessiz, içten, nazenin gözyaşları… Zamanın daralttığı vakitlerden, saatin tik taklarından fırlayan zamanlara uzanan bir yol… Hicranla örülü, acıyla bezeli, kederle iki büklüm bir dünya… Kendi mecrasına akan, kendine yontan, içine doğru yiv yiv derinleşen bir kor adeta.

Kaleme yansıyanlar acıların üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra çıkıyor. Kederin olgunlaştırdığı zaman dilimlerinin hapsolduğu ruhtan birer birer çıkan kelimeler, bir döneme şahitlik ediyor. Nice hikâyeler çıkacak böyle, biliyorum. Nice şarkılar söylenecek ufka doğru. Nice gözyaşları dolacak karanlık limanlara. Acıların olgunlaştırdığı, kemâle erdirdiği, bir şeyler öğrettiği çok çentik kazınacak soğuk duvarlara. Çocuklar büyüyecek bu atmosferde, bebekler doğacak. Kimileri dünyasını değiştirirken, kimileri de yeni dünyalar kuracak kendine. Başka ufuklara, hayallere, fikirlere yelken açacak. Hayat hep devam edecek, öyle ya!

Sonlar yeni başlangıçlara başlayacak bazen. Daha güzel kapılar açılacak aslında. İyi ki o kapı kapanmış dedirtecek öyle kapılar açılacak ki, akıl tarifinden aciz kalacak. Nice rahmetler yaşatacak Rabbim, nice mübeccel eller nasip edecek. Ruhuyla kâinatı, ahlâkıyla bütün insanlığı kucaklayan nice gönül erlerini görecek bu dünya. Onların hikâyesini yazacak, ruhlarının resmini çizecek, anlamlı bakışlarının melodisini besteleyecek ve bütün hücreleriyle şahitlik edecek rûz-i mahşerde.

“Allahım, ben bu kulundan razıyım, Sen de razı ol!” diyerek…

Okunma Sayısı: 2450
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı