Korku dağları delmiş, deliklerden girmiş, yüreklerin ta içini ele geçirmiş gibi. En sağlam gönüller, en istikametli fikir sahipleri, en civanmert delikanlılar bile havf rüzgârının haşinliğinde kaybolmuş âdeta.
Tablo o kadar vahim ki, korkusuna teslim olmuş insanların acınası hallerini izliyoruz. Korkunun insana veriliş hikmetlerini okuyan bizler, elbette böyle davranamayız ve topluma bu noktada da hüsn-ü misal olmak durumundayız. Hatta bu bizim için gereklilik ve mühim bir şart.
Karanlık en fazla bizden korktu yıllarca. Korku bize selâm durdu. Hak bildiği yoldan asla geri dönmeyenler, bizim yolumuzun aydınlatıcısıydı çünkü. Hakkın hatırını âlî tutma uğruna ölümleri göze alan Üstadın, “Zalimler için yaşasın Cehennem!” haykırışı, hâlâ Sultanahmed yollarında yankılanırken, arkasından yürüyüp haykıranlardan biri de bizdik, biz olduk, olmalıydık. Muazzez Üstadın ölümle burun buruna geldiği pek çok hadise, hep nefsinden geçişi, kendini değil dâvâsını düşünüşü, Hakkın hatırını âlî tutmak uğruna hiç kimseye eyvallah etmeyişi yüzünden olmuştu. Van Kalesi’nin başından düşerken “Dâvâm!” demişti de, kendini mağaranın ağzında otururken bulmuştu. Nasıl bir meydan okuyuş, nasıl bir ölümü hakir sayıştı ki, bütün sebeplerin zincirini eline vermiş, bütün aleyhinde olan hadiseleri lehine çevirmişti.
İhlâsın özünü özünde yakalamış, dâvâsının ağırlığını yüreğinde hissetmiş insanların korkusu nedir ki? Sadece Risale-i Nur’a gelecek zararlar, yalnızca iman hizmetinin önüne konan engeller.. Başka ne olabilir ki? Dâvâsı, mefkûresi, hayatı, ömrü, şahlanışı, susuşu, konuşması, yürümesi Risale-i Nur olan bir Üstadı, kim ya da ne yolundan çevirebilir ki?
Bir dâvâ ki, “...bütün sergüzeşt-i hayatım şahittir ki, hak gördüğüm meslekte gitmeye karşı korku elimi tutup men edememiş ve edemiyor” (Mektubat, 13. Mektup) diyen bir Üstadın beyanında şekillendi. Bir sevda ki, korkuyu kovdu dünyasından, kışını bahar eyledi. En cebbar kumandanların önünde ayağa kalkmadı, en müstebid zalimlerin oyunlarına kanmadı. İzzetle yürüdü yolunda, kimsenin minnetini almadı.
Bir mum oldu, kendini eritti, bitirdi, ama kalpleri, gönülleri, dünyaları aydınlattı. Bu dâvânın müntesipleri korkmadı. Sonu korkarak geri çekilmeye dönen hiçbir yola sapmadı. Korkuyla kapatılan kapıların kilitlerini cesaretle kırdı. Yormadı, yanılmadı, yanıltmadı. Yeni Asya’nın müessiriyeti işte bu sırdan ileri geliyor. Yeni Asya korkmadı, korkmuyor, korkmayacak inşallah.
Korku ne ki? Korkunun insana veriliş amacı hıfz-ı hayat için değil mi? Vehme, vesveseye, kuruntuya, aslı astarı olmayan sözlere inanarak korkmak, korkunun veriliş amacına ters değil mi? Üstadın kayığa binmeye korkan arkadaşını ihtimal hesaplarıyla ikna etmesi ne kadar enteresandır. Şu an pek çok insanın yaşadığı durum, damın başında bir başkasının bizi korktuğumuz bir şeyle tehdit ederek damın ucuna kadar getirmesi ve aşağı düşürterek boynumuzu kırdırması hadisesine ne kadar çok benziyor. İnsanlar korkularına esirken vicdanlarının sesini duymazdan geliyorlar. Korkusunu mazeret gösterip “ya benim de başıma gelirse!” serzenişine sığınıyorlar. Halbuki kanayan bizim vicdanımız, mahvolan bizim adaletimiz, hukukumuzken, kendini kurtarma telâşına düşen insanlara ne güzel bir örnektir Yeni Asya. Haksızlık kimden kime yapılırsa yapılsın, hak adına karşı çıkmak, Hakkın hatırını âlî tutma adına mukabele etmek gerekir. İnsan olmak, insanca kalmak, kimliğini ve onurunu kurtarmanın tek yolu çünkü.
Evlâtlarımıza, değerlerimiz, insanlığımız adına onurlu olmak, mazlûma ve mağdura sahip çıkarak hakkı tutup kaldırmak gerektiğini ancak yaşayarak öğretebiliriz. Önce bedenini değil ruhunu kurtarmanın gerekli olduğunu, başka nasıl öğrenebilirler ki?
Bu günler geçecek. Bu zamanlar geçecek. Geriye dönüp bu günlere baktığımızda vicdanımızda bir teessür kalmayacak. Hakkın arkasında duramadık, adaleti, hukuku savunamadık, mazlûmun, mağdurun sesi olamadık demeyeceğiz. Korkunun zincirini kırmış, cesaretiyle asırlara örnek olmuş Üstadın yolunda yürüyenler olarak bir kez daha gür bir sesle haykıralım ki;
“Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir.”
Hak bildiğimiz bu yolda, bizim de korku elimizi tutup men edemez, edemesin, Üstadımız gibi. Yolumuz ve bahtımız açık olsun!