"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rahmetin dili

Havva KÜÇÜK KONUR
18 Aralık 2016, Pazar
Bir dağ soluğu gelse semadan. Bir mavi gökyüzü, bir bahar yeşili, bir güneş sarısı ve çokça umut dökülse üzerimize.

Rahmetin in’ikasını gösteren, yansıtan her şey toplansa bünyemize. Bir nebze nefes alır mıydık buhranlı ruhlarımızla? Hakîm’in hikmet elinden çıkan her bir hadiseyi, musîbeti, kudret dantelâsını görebilen bir gözle baksak, idrak etsek acaba üzülür, hüzünlenir miydik?

Sükûtun âcizliği duruyor önümde. Kıran, döken, deviren, mahveden mülâhazaların arkasından gelen sessizlik ve gözyaşları… Acizliğin ipine sarılanın yüzü hiç yerde olmuş mu acaba? Aczin anahtarını eline almış bir mü’minin açamadığı kapı kalmış mı? “Her şey ya hakikaten güzel, ya da neticeleri itibariyle güzel” hakikatini her yerde, her hadisede, her musîbette okuyabilen bir şuur, dağlarvâri emvâc gibi gelen gulyabanilere hazırlıksız yakalanabilir mi?

Her şey bir elden sudûr ediyor. Bir hikmet elinden çıkan, kudret tezgâhında dokunan ve imtihanın en çeşitlisine vâbeste insanoğluna gönderilen emir ve fiiller, elbet bizden bir şey istiyor. Anne babalar çocuklarının ayağına diken batmasına dayanamazlar. Ama hayata hazırlamak, zorlukları göstermek, bu zorluklarla başa çıkabilecekleri yolları buldurmak için çocuk düştüğünde bazen kaldırmazlar. Nasıl kalkılacağını öğrenmesi için bu bulunmaz bir fırsattır çünkü. Temsilde hata olmaz. Cenâb-ı Hak da musîbetiyle terbiye eder, ikazlarıyla nasihat eder, belâ ve gadriyle tekâmül ettirir. Atmacanın serçe kuşuna tasallutu misali gibi.

25. Lem’a 3. Deva’da Üstad Hazretleri, “işte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşittir. Ondan şekva değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek; eğer fazla ağır gelse, sabır istemek gerektir”der. Elhak, musîbetin bir çeşidi olan hastalık böyle olduğu gibi diğer musîbetler de böyledir. Hadiselerin ikaz edici yönü bizi gaflet bataklığından kurtarır, sürekli hüşyâr ve müteyakkız bir ciddiyette olmamıza vesile olur. Keza hastalığı için kendisinden duâ isteyen gençlere Üstadın “sizin bu hastalığınızın aleyhinde değilim” demesi de bir başka örnektir. Üstadın Kur’ân’ın bakışını, nasihatini ihsas edici bu yaklaşımı da ezber bozan bir yaklaşımdır. 

Semanın çehresi bize her zaman rahmeti, âb-ı hayatı gönderir. “Karın bârid yüzü”ne takılan rahmetler saymakla bitmez, tâdâd etmekle tükenmez. Hadiselerin veçhesi de böyle. Görünür yüzü sarsıcı, bunaltıcı, üzücü, hüzünlendirici, ciğer dağlayıcı, ağlatıcı… Ama arka yüzü rahmet ve hikmet bulutlarıyla örülü, merhametin elvan elvan renkleriyle bezeli, şefkatin burcu burcu kokan kokularıyla misk gibi, şeker-şerbet gibi…

“Musîbet şerr-i mahz olmadığı için, bazen saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar.” (Sünûhat s: 56) cümlesi, Üstad Hazretleri’nin bu hakikatinin mütemmimi. Hakeza “Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuddan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider. (2. Lema 2. Nükte) cümleleri de meselenin bir başka boyutu. Bütün bu parçaları birleştirince Üstadın onca eziyete nasıl katlandığının, 28 sene süren hapis, sürgün, mahkeme safhalarına nasıl dayandığının ve bütün bu haksız zulümleri yapanlara bile hakkını nasıl helâl edebildiğinin canlı örneğini görüyoruz. 

Üstad çağı aşmış, çağları aşmış, zamanın üstüne çıkmış, hadiseleri okumuş, bunları Risale-i Nur olarak serdetmiş ve bedeli neyse de sonuna kadar ödemiş. Şikâyet etmemiş, şekvayı diline pelesenk etmemiş. Daima müsbet hareketten yana olmuş, talebelerine ve etrafındakilere de onu tavsiye etmiş. Kazanmış kaybetmemiş, inmemiş yükselmiş ve gerek şahsiyetiyle gerekse eserleriyle hem kendinden, hem de eserlerinden söz ettirmiş. 

Rabbim rahmetiyle muamele buyursun, rahmet ve merhametini refik eylesin, bizi de Kur’ân’dan, Risale-i Nur’dan ve birbirimizden ayırmasın. Âmin.                                                                                        

Okunma Sayısı: 1833
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı