"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rahmetin insicamı

Havva KÜÇÜK KONUR
01 Mayıs 2016, Pazar
Zamanı kovalıyor ömrümün kalp atışları. Bir serenad kopup geliyor uzaklardan içime doğru.

Var mıdır esamesi bir nefhanın, elverir mi mesafeler ayyuka çıkan çığlıklara? Alabora olan gönüller, bir sükûnet koyunda dinlenir mi?

Cam gibi şeffaf, saydam gönüllerden, kasavetli ruhlara aktı zamanlar. Neyin gerçek neyin yalan olduğunu ayırt etmek bu kadar zorlaşmışken, nasıl nefes alacak insanlık? Merhamet tozlu raflarda, saklı sandıklarda, gelinlerin çeyizlerinde kalmış gibi. Şefkat bir ince sızı yüreklerde. Farkına varılmayan, gözyaşları silinmeyen, hor görülen, itilip kakılan bir yetim âdeta. Bu kadar dejenere olmayı, hor görülmeyi bu sıfatlar hak etmiyor. Yıllarca dünyaya, medeniyetlere yardımlaşmasıyla, merhametiyle, herkese kol kanat geren tarafıyla örnek olmuş, öyle bilinmiş bir ecdadın çocukları, kim kimi nasıl kandırırsa yarışına girmiş olamaz. Neden küstürüyoruz İslâmiyete lâyık vasıflarımızı? Neden kaçıyorlar bizden fersahlarca uzaklara? “Doğru İslâmiyeti veya İslâmiyete lâyık doğruluğu ef’alimizle izhar” edemediğimiz için mi? Belki de sormamız, sorgulamamız gereken kelime “doğruluk”tur, kimbilir?

Bir siyak sibak muhasebesi yapalım. Öncesini, sonrasını konuşalım, tartışalım. Neden sorusunu soralım birbirimize. Neden bu haldeyiz? Nasıl düştük bu hallere? Öğretmenler öğrencilerine sorsun, doktorlar hastalarına. Dedeler torunlarına, anne babalar çocuklarına. Neden?

Bir şeyleri sorgularken son zamanlarınız akıverir ya gözünüzün önünden. Bir ipucu, delil ararsınız “neden?” sorusuna cevap bulmak için. Bir yeriniz kesilmiş de, onun kanını durdurmak için bir şeylerle üzerine bastırıyormuşsunuz gibi hissedersiniz kendinizi. Haklısınız. Bu bizim yaramız, bu insanlığımızın yarası. İnsanı insan yapan, insan denince ilk akla gelen sıfatların en başındadır merhamet. Acınası şeylere acımak, merhamet edilesi canlılara merhamet etmektir aslolan. Bunu da nereden anlarız? Aksini yapınca sızlayan vicdanımızdan, susmayan sebeplerimizden ve sürekli kanayan yerlerimizden…

“Aklı ölmemiş, vicdanı sönmemiş” tabirini kullanır Bediüzzaman Hazretleri. Benim hitabım da biraz böyle. Vicdanı tefessüh etmiş olanlardan muhtemelen bir sızı emaresi de çıkmıyordur. Acımak duygusunu kalbinin en ince, hassas, kılcal damarlarıyla hissetmek merhamet duygusunu kaybetmediğine delildir. Pedagog Âdem Güneş’in “duyarlı olmak” dediği şeye denk geliyor bu. Evet, vicdanlı, merhametli olan duyarlılığını yitirmemiş olandır aynı zamanda. Bu çocuklarda da böyle, büyüklerde de. Ah vicdan, merhamet… Sen ne büyük bir lütûfsun.

Bir sergerdan gibi gezen hissiyâtımızı, karmakarışık duygularımızı, sıkılan, bunalan, binbir sayha ile yeri göğü inleten ruhumuzu, ruhlarımızı bir araya getirip, küstürdüğümüz doğruluğa, şefkate, merhamete lâyık vasıflarımızı geri çağırsak keşke. Kimi sarp dağları aşsa, kimi gulyabanileri, ıssız ormanları geçse, kimi trenle gelse, kimi patika yolları arşınlayarak yürüse… Gelseler tekrar toprağımıza, engin denizleriyle yıkasalar bizi. Ruhlarımızı arındırsalar, sükûna erdirseler. 

Yeniden ışık tayfları yağar mı üzerimize? Yeni baştan hasat eder miyiz doğruluk tarafımızı? Gülzârın, lâlezârın mis gibi rayihası yayılır mı dört bir yana? Burcu burcu kokan kokusuyla bizi kendine bağlar mı? Tebessümün, huzurun, uhuvvetin gülleri açar mı dört bir yanda? Her an, her daim, her şartta müjdeler şelâlesi gibi çağlayan Üstadımın müjdeleri, çölleri nezih bir bahçeye, şûristanı okyanuslara çevirir mi? Her şeyden öncesi, her şeyden önemlisi “başka milletler fevc fevc İslâmiyete dehalet eder” mi?

Ümidin altın ikliminde, merhametin engin buudunda, şefkatin tulû eden on iki burcunda insanlığımıza âfitap olan hissiyatlara…

Geri dönün artık…

Rahmet-i Rahman’dan musırrâne istiyoruz, diliyoruz, dileniyoruz…

Okunma Sayısı: 2011
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Elif

    1.5.2016 21:56:50

    ne güzel yazmışsınız. Allah cümlemize duyarlı , hassas insan olmayı nasip etsin. kalplerimiz ölmesin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı