Sabahın alacası bir ışık tayfı gibi dolarken yüreklere, bir pırlanta buluyoruz aniden. Hiçbir yere sığmayan, hiçbir kalpte eğleşmeyen, hiç kimseyle halleşmeyen bir değer buluyoruz. Adına adalet dedikleri, uğruna pek çok şeyin terk edildiği nazlı sevgili…
Âlemi mizanıyla, hassas miyarıyla yaratan Adl-i İlâhî, insana da bunu salık vermiş, adâletle hükmetmesini emretmiş. Sünnetullah çerçevesinde âlemde hükümferma olan kanunlara tebaiyet etmezseniz kendinizden de, fıtratınızdan da çıkarsınız va’z etmiş.
Ramazan adaletle işlenerek geliyor sanki önümüze. Hayatımıza böyle bir ışıltıyla giriyor. Maişet noktasında farklı farklı şekillere tabi kılınan insanlar, Ramazan’da çizgilerine dönüyor. Vücut, yeme içmeden teberri edilmekle gereksiz kazurattan sıyrılıp dengeye kavuşuyor. Zengin, gözünde çok çok büyüttüğü malını, gerek sadaka, gerekse zekâtla fakirlere dağıtarak dengesini buluyor.
Adaletin fıtrî seyri bu şekillerde tezahür ederken şahsî dünyasında, kanunlar ve hukuk bazında işlemeyen adalet, fıtrat kanunlarına ters gideceğinden, Ramazan'ın ruhuna yakışmayacak, incitecektir. Adaletin bir anlamı da her hak sahibine hakkını vermekse, Ramazan'la müraat ettiğimiz Adl isminin tecellisinin hükümferma olmasını diliyoruz.
Âlemimizi, ruhumuzu, gönlümüzü ışıtan bu ismin parlaklığı, haksız yere zulme uğramış, mazlûm olarak çilesinin dolmasını bekleyenleri de aydınlatsın. O kadar aydınlatsın ki, onların mazlûmiyetine sebep olanlar bile bu ışıltıdan nasibini alsın, Nur’un boyasıyla boyansın.
Adalete, mizana, dengeye, Adl ismine merhaba!