İçinizi susturan, sakinleştiren, dinginleştiren sihrin adıdır huzur. Bir yağmurun yağışındaki usûlcacık hâl, bir çocuğun gülümsemesindeki yavaşlıktır aynı zamanda.
Herkesin huzur hali farklılık gösterir. Her insan iç mutmainliğini farklı kaynaklarda bulur. Yıldızlarda, kuşların kanadında, minarelerin ucunda, bir çiçeğin açışında, bir kelebeğin kanadında…
Güneş mavi bulutların ardından yavaş yavaş kaybolurken, bir sessizlik bırakır ardında. Akşama kadar yorulmuş ve dinlenmek isteyen bir insanoğlu bırakır. Dinlenmek aynı zamanda dinginlik arzusudur. Bedenî hazların ötesine geçmek, ruhu doyurmak, teneffüs ettirmektir.
Bu huzur halini yudumlayanlar, Ramazan’da her yere sinen huzur halini daha iyi anlayacaklardır. Çünkü Ramazan sadece kendi kendimize kaldığımız, sessizlikte kendimizi dinlediğimiz huzur halini, bütün bir günümüze yayar. Mü’min nereye giderse, ne yaparsa, hangi işle meşgul olursa olsun huzurunu da yanında götürür. Sinirlenip öfkeleneceğinde, birinin kalbini kıracağında, birisi hakkında konuşacağında “ben oruçluyum” der, nefsini gemler. Huzur halini her şeyine yansıtır, her ânında yaşar, yaşatır.
Huzuru içimize damıtmayı, ruhunda duyumsamayı, kendini dinlemeyi, hakikate râm olmayı en fazla Ramazan’da yapabiliyoruz. En fazla Ramazan hak ediyor belki de huzuru, huzurlu olmayı.
Huzura yeniden merhaba!