Her gönül bir ufuk açar kendine. Her benlik bir sofradır, okuyabilen için. İnsan kâinatın fihristesi, fezlekesi, enmuzeci… Üstadın deyimiyle “bin kapılı bir saray”. Her hayat kendini bütün yönleriyle sergileyebildiği, tanıtabildiği ölçüde mükerremdir. Her irade kendini olduğu gibi yansıtabildiği ölçüde müzeyyendir.
İftar, o günkü orucun tamamlanma merhalesi olmasının yanında, Rabb’inin katına orucunu nasıl gönderdiğindir de aynı zamanda. Adeta dilime şöyle oruç tutturdum, kulağıma şöyle, elime, ayağıma şöyle deyip bir sofra yapmak ve Rabb’imizin katına tevdi etmek…
Ramazanın bize tattırdığı güzelliklerin başında iftarlar geliyor tabiî ki. Ev halkına, misafirlerimize, komşularımıza hazırladığımız lezzetlerden nasıl sunuyorsak, aynı zamanda Allah’a da orucumuzu sunuyoruz. Ahlâkımızı nasıl incelttiğimizi, ruhumuzu nasıl dinginleştirdiğimizi, orucun üzerimizde nasıl sükûnet sağladığını gönderiyoruz.
Hani değerlendirme tabloları olur, puanlama yaparsın. Ya da karşısına tik atarsın. Öyle işte. İftar da bizim orucumuzun keyfiyetinin rahmet-i Rahman’a giden hali…
Ramazan bir iftardır, orucumuzu açar; benliğimizi, irademizi, ahlâkımızı, soframızı… Gönüllerimiz onunla yükseklenir, genişler, büyür. İnsan Allah’ın ona taktığı Esma-yı Hüsna’yı üzerinde tecelli ettirmesiyle varlığını yüceltiyor, kulluk şuurunu donatıyorsa, Ramazan, taşıdığı değerleriyle bunu zirvede yaşatan bir zaman dilimi mesabesinde. İftarıyla, sahuruyla, hatim, mukabele, teravih, oruç, sadaka ve sair ihsanlarıyla Ramazan bizim için zengin bir sofra, bir mâide… Rabbim bu zengin sofrayla iftar yapmamızı, Ramazandan istifademizi ziyade eylesin inşallah.
Duâya, ibadete, iftara, mâide-i Rahman’a merhaba.