Ramazan sevinci...
Dalga dalga kanatlanıyor hayat. Hale hale yayılıyor mahşere doğru. Ebedleri duyan, sonsuzluğu yudumlayan engin bir ruhla kucaklıyor ahireti. Adım adım yürüyor istikbale.
Her günümüzü farklı kılan, anlamlı yapan şeyler o kadar da çok değil aslında. Pek çok şey yapıyormuşuz gibi gelen bir günün ardından kendimize sorduğumuz ben bugün ne yaptım sorusu, hep boşluğa düşer, kendi sorusunun içinde kaybolur. Bunun nedeni bir şey yapmamamız değil, günümüze farklılık olarak bir şey koyamayışımızdandır. Her günkü rutinimizin aksine yaptığımız bir şey varsa o kalır zihnimizde. Yoksa zikretmeye değmez görür, anlatmayız bile.
Ramazan böyle bir fırsat tanır bizlere. Her gününü farklı kılabilirsin, her an yeni bir şey ibadet hanene kaydettirebilirsin, zamanını en verimli geçirtecek fırsatlara dönüştürebilirsin der adeta. Bunun için imkânlar tanır bize, yol yol gösterir. Yaptığımız her müsbet fiilin binler sevap şeklinde kaydedildiği, her bir halimizin Allah’ın huzuruna rücû’ ettiği bir zaman dilimi çünkü Ramazan. Sanki boyut değiştiriyorsun ve bir aylığına eski hallerini kenarda bekletip Allah’ın amellerinden hoşnut olduğu bir kimliği yaşıyorsun gibi...
Bu sürûr hali damla damla akar içinize, kalbinize massedilir. Ruhunuz öteleri yaşar, Cennetî bir hal giydirilir üzerine. Sevinç, mutluluk ve haz, gerçek anlamıyla neşvü nema bulur, çekirdekler, çiçekler, meyveler çıkarır içinden. Fıtratını, aslî haliyle abd oluşunu zihnine kazıyan insan, her adımını ubudiyet şuuruyla atar, her sözünü sünnet-i seniye bilinciyle söyler. Ve tüm dünyayı kuşatan bu sürur halkasından, bu ruhu yaşayabildiği, bu iklimi hissedebildiği ölçüde istifade eder, asla nasipsiz kalmaz.
Kâmil bir şuura, sürura, mutluluğa merhaba!