Ramazan sevinci...
Mü’minin kalbi dört mevsim açan çiçek gibidir. Onu bu dünyada hazana uğratacak, nefesini kesecek, zarara düştüm diyeceği hiçbir şey yoktur. Sıkıntı ve musîbet anlarını sabırla taşıyarak o dakikalarını bakiye tebdil eder. Malı ziyana uğrasa sadâka olur. Vefat etse Rabbine kavuşur. Hayır cihetiyle yaşamaya devam eder, günah cihetinde susar.
Ramazan böyle bir mü’min hayatına senede bir defa gelen süslenme vakitleri gibidir. İnsan kendini Rabbine göstermek, O’nun teveccühünü kazanmanın yollarını bulmak istiyorsa, yine Ramazanla bulacaktır. Ramazan bizim ziynetimiz olduğu gibi kendisi dahi bir ziynettir, varlığı âlemi süslendirir. Kâinat O'nun donatıcılığıyla baştanbaşa donatır kendini, tasaffi eder, temizlenir. Rüzgâr, yıldızlar, ay, sema, kâinat ve her şey… Hani bir bayram bir şehrayin der ya Üstadım. Ramazan özel bir zaman dilimidir. Her şeyin bir yana bırakıldığı, nazarların O’na döndürüldüğü, takva ve amel-i Salih süsleriyle ziynetlenildiği bir vakittir. Dünya meşgalesi bir numaralı gaye olmaktan çıkarılır ve Rabbin emrine ve yoluna koşmanın sebepleri aranır.
Mü’minin her bir hali bir edebdir, hayâdır, süstür, ziynettir. Ramazanla zirveye taşınan bu haller, ötelere uçacak, gönülleri kucaklayacak mesabededir. Her iklimi nurdur, her şeyi sürurdur. İftarı, sahuru, mukabelesi, orucu, Kur’ânı… Velhasıl topyekûn bir seferberlik hali gibidir. Adeta her yer, her şey süstür ve siz bu süslerden ne kadar alabilirseniz bu sınırlı zamanda, Rabbin teveccühünü o kadar kazanabileceksinizdir. İşte öyle bir ay..
Ziynetlenmeye, teveccühe, rahmete ve telezzüze merhaba!