"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sükûtun çığlığı

Havva KÜÇÜK KONUR
10 Mayıs 2015, Pazar
Yalnızlığın şarkısında gözyaşlarıyla ıslanıyorum. Bir âb-ı hayat gibi sessizliği yudumluyorum.

Kalbimin sonsuz karelerinde bölünmüşlük ve parçalanmışlığın pençesinde yoğruluyorum. Ellerimi her uzattığımda kanatıyor cam kırıkları. Bir sessiz dalga gibi vuruyorum yalnızlık sahiline. Bir titrek alev gibi fersiz ışığım. Gökyüzünü kucaklayan bakışlarım, yarınlardan ümitvâr gözlerim, her zaman heyecanla çarpan kalbim yok bugün. Hicranımın, sitemimin, kalbi kırıklığımın mâtem yerindeyim. Saatin tik takları vuruyor gecenin sessizliğini. Saat gecenin kaçıdır, bugün günlerden nedir, hangi ayda, hangi yıldayız kim bilir? Kalemim her şeyin rağmına, gözlerimin inadına bir şeyler sezinliyor. Fısıltıyla da olsa bu geceye bir imza atmak istiyor. Sâbit’in;

Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir,

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat?

Mısralarını haykırıyor. Gecelerin kaç saat olduğunu gam tutkunlarına sor, öyle ya!

Her şeyi siliniyor gözümde dünyanın. Ne güzellikler, ne şirinlikler kalıyor önümde. İrkiliyor, uyanıyorum.

Sarayburnu’nda bir bankta buluyorum kendimi. Sessiz, yalnız, umarsız… Kimse gelmiyor yanıma bugün. Kimse görmüyor burada olduğumu. Yalnızlığımı sonuna kadar yudumluyorum. Önümde boğazın muhteşem dalgaları, arkamda koskoca bir imparatorluğun güneşi batıyor. Ve ben kayboluyorum.

Konak Meydanı’na gidiyorum sonra. Martılar geçiyor önümden. Giden vapura takılıyor gözlerim. Bakışlarımla uğurluyorum Karşıyaka’ya. Yalnız yürüyorum, yalnız oturuyorum, yalnızlığımı içime çekiyorum bir bankta. Ege’nin yosun kokan denizi sarıyor beni. Bir çocuğun usulcacıklığıyla yürüyor bakışlarım. Denizin dalgalarına koşuyor bütün duygularım.

Yorulmuş yüreğimi hangi limanda durdurayım? Bu derbeder hissiyatımı kimlere açayım, kimlerle avunayım? Bir kalbi kırıklık mıdır söylettiren beni? Bir yüreği yanmışlık mıdır derunumda ağlatan? Şu dalgaların kayalara vurup kenara çekilmesi mi bu banka zincirleyen? Uçan martılar, çığlık çığlığa gökyüzü, bu vapur sesleri mi hayallerimi süsleyen?

Ah sorular, sorular…

Sükûtun çıldırtan bakışlarında, sonsuzluğun efsununu yudumluyorum. Asumanın genişliği korkutmuyor bugün. Gecenin içine çeken koyu cazibesi de. Bugün sokak lambasında yalnızlığım yanıyor. Onun ışığıyla kaldırımlarımı aydınlatıyorum. Düştü düşecek damlalarımı yağmurlara soruyorum. Aşkın insanı nerde, ne zaman, hangi halde bulacağı belli olmuyor. Ben galiba, sessiz bir şehirde, engin bir gece yarısı, kaldırımda bekleyen adam yalnızlığında, aşkın resmini yapıyorum. Renklerim flu, ama çizgilerim net. Elimde aşkın, sevdanın fırçası var. Tuvale yansıyan görüntü, muamma.

Bir yalnızlık melodisi çalınıyor kulaklarıma. Güftesini gökyüzünden, bestesini kâinattan alan. Bir martı kanadıyla, bir deniz damlasıyla, yüzüme vuran rüzgârla bana gelen bir musiki. Bir letafet var bu seste. Bir nâzeninlik ve nahiflik var. Sanki sadece ben duyuyorum onları. Sanki sadece bana görünüyorlar. Bu renkleri ve sesleri görebilmek, duyabilmek… Allahım, ne kadar bahtiyarım.

Ne kadar hoş bir tınıdır dinleyebilene. Ne kadar lâtif bir ezgidir okuyabilene. Gönül gözü bazen görülmeyen şeyleri görür, duyulmayan şeyleri duyar. Yalnızlık da böyledir. İnsanlardan dehşet aldığınızda sığınılacak en güzel limandır. Bediüzzaman böyle durumlar için “insten tevahhuş ve vuhuşa ünsiyet” tabirini kullanır. Ne kadar yerindedir.

Bazen nahif bir yaprak, bir çiçek, ahşap bir köprü, asırlık bir çınar ağacı, kuru bir dal, bir avuç toprak, küçük bir böcek, bir mum alevi, bir kedinin masum bakışı pek çok arkadaş ya da tanıdığınızdan daha çok duygu yaşatır, daha çok hissiyatınıza tercüman olur. Yeryüzü topyekûn bir hayat aşılar size. İçinizde küçük ama sevecen duygularınızın yeşermesine sebep olur. Hayatın heyulasını arkamıza atıp sevinci ve mutluluğu önümüze katarsak bizden beklenen ve istenen pek çok faaliyete merhaba diyebiliriz aslında.

Gönlünüzdeki duygu tınısının, mecrasını bulup gün yüzüne çıkan bir su kaynağı gibi, san’atın İlâhî mevhibeye uygun olanlarıyla ortaya çıktığı bir dünya dileklerimle…

Okunma Sayısı: 1566
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı