"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yorulduk mu?

Havva KÜÇÜK KONUR
17 Kasım 2018, Cumartesi
Taşlar durunca yosun bağlar, durgun su pislik tutarmış.

Hareketin, fikirlerin aktığı ve durmadığı bir yerdeyiz biz. Yeknesaklığın erişemeyeceği, ulaşamayacağı bir yerde durmalıyız. Fütûr dâmenimize yapışmamalı. “Mevcûda iktifa dûnhimmetliktir” diyen Üstadın rehberliğini kabul etmiş bizler, prensiplerimizle bu günlere geldiğimizi idrak etmeliyiz.

50 yıla pekçok hâdise sığdırdık. Pekçok insan, pekçok fikir, pekçok hamle... Her adım bir bahar yaşattı bize. Hâlelenen her fikir aydınlık ufukları damlattı önümüze. Pekçok engel çıktı/çıkarıldı hedeflerimize. Kimi içerden, kimi dışardan. Kimi dosttan, kimi düşmandan. Kimi yakından, kimi yabandan. Hepsine cevap verdik, fitneleri savuşturduk. Anlayan anladı halimizi, söylediklerimizi; anlamayan yine anlamadı. Hak ve hakikat için ilişen, hakikat namına cevapladıklarımızla ikna oldu, yanımıza geldi, hakikate kol kanat gerdi. Fitne için ilişen yada anlamayan, ilişmeye devam etti, muarız kaldı, zulmetti. Biz mi? Biz sadece hakikatin soluğunun bütün gönülleri harekete geçireceği bir günün özlemiyle ilerledik. Ve söylediğimiz her husus doğru çıktı.

Neler, neler demediler ki bize? “Siyasetçi” dediler, “Demirelci” dediler, “komünistlerle berabersiniz” dediler, şu dediler, bu dediler, dediler de dediler. Bıktık mı, usandık mı “hak”kın hatırını âlî tutmaktan? Hakkı nerde görüyorsak sahip çıkmaktan, mazlûm kimse destek olmaktan? Usandık mı?

Gönül, damlattığı damlaların barajları doldurduğunu görmek istiyor elbette. Yaptığı çalışmaların, nefesini tükettiği gecelerin gündüzünü de görmek istiyor. Haşinliklerini seyrettiği insanların mûnis, enîs, sakin hallerini de müşahede etmek istiyor. İnsanlarla uğraşmak zor, fikrine fikriyle karşılık vermeyen insanlarla uğraşmak daha da zor. Biz zorlardan zor bu yolu, sevgi, sabır, metanet ve Üstadımızdan aldığımız “müsbet hareket” muvacehesinde aşageldik. Bizim dimdik bir okurumuz vardı çünkü. Gazetesine gönülden destek olmayı vazife bilmiş, muazzam bir kitlesi vardı. Her okur, hakkı söyleyen bir dildi aynı zamanda. Neyi, niye, neden, nasıl, niçin desteklediğinin, okuduğunun şuurundaydı. Salt bir aidiyet çabası değildi onunki. Grup psikolojisi hiç değildi. Yeni Asya okuru, Risale-i Nur’la besleniyordu çünkü. Her Nur Talebesi, şuurlu kalabalıkların susmayan nidasıysa, her Yeni Asya okuru da öyleydi, öyle olmalıydı.

Gazete, hayatımızın ayrılmaz bir bileşeni, parçası.. Günlük planımızın mutlaka başlarında olan, okuduğumuz, okuttuğumuz, taşıdığımız, gösterdiğimiz, okulumuza, üniversitemize, hastanemize, işyerlerimize götürmekten ayrı bir haz duyduğumuz kimliğimiz, hüviyetimiz... Nurculuk yapmak için gazete çıkaran bir gazeteye, gazete okuyarak, gazeteyi yaymaya çalışarak Nurculuk yapan bir okur yakışırdı elbette. Nice ulvî hedeflerle ellinci yılına gelmiş bir gazeteyi böyle bir okur, böylesine şuurlu bir okuru da böyle bir gazete hakediyor. Çünkü kim ne diyecek kaygısı taşımaz Yeni Asya. Gelen tepkiler üzerine belirlemez yayınlarını. Risale-i Nur’un prensiplerine göre belirler. Konuştuğundan, söylediğinden, yazdığından, çizdiğinden emin olanlar için, kimin ne söylediğinin bir önemi yoktur çünkü. Olmamalıdır da.

Üstadı 31 Mart hadisesine karıştığından dolayı hapishaneye koyduklarında, şöyle bir hâlini anlatır Divan-ı Harb-i Örfi’de: “Sizin işkenceli hapishanenin hâli: zaman müthiş, mekân muvahhiş, mahpusîn mütevahhiş, gazeteler mürcif, efkâr müşevveş, kalpler hazîn, vicdanlar müteessir ve me’yus, bidayet-i hâlde memurlar şematetli, nöbetçiler müz’iç olmakla beraber vicdanım beni tazib etmediği için o hâl bana eğlence gibi idi. Musîbetlerin tenevvüü, mûsikinin nağmelerinin tenevvüü gibi bana geliyordu.”

Demek ki vicdan rahatsız etmiyorsa, zahiri işkenceli hâllerin ve musibetlerin bir hükmü olamaz. Yeni Asya da, yazdığından, çizdiğinden, prensiplerinden o kadar emin, vicdanı rahat.

Vakt-i zamanında “(1980 darbesi sonrası hazırlanan) Anayasaya hayır” dediğimiz için bizi komünistlerle aynı kefeye koyanlar, yıllar sonra o zaman doğru yapmışsınız deyip hakkımızı teslim ettilerse, bu dönemde savunduklarımızın haklılığı da yıllar sonra ortaya çıkacak. “Yeni Asya doğru yapmış, biz yanlış yapmışız” diyecekler. Yeter ki Yeni Asya’yı Yeni Asya yapan bu ruhtan ve prensiplerinden ayrılmayalım. Hak Teâlâ yardımcımız olsun.

Baştaki soruyu cevaplayacak olursak: Yorulduk mu? Hayır! 

Aksine bilendik, güçlendik, ayaktayız...

Okunma Sayısı: 1686
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı