"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Ah! Dâvâm’

Hülya YAKUT
23 Kasım 2014, Pazar
Güzel bir yaz mevsiminde, daha önce farklı vesilelerle uğradığımız Van iline, bu kez de tarihî noktaları gezmek üzere gitmiştik.

Kalesini ziyaret, özellikle Üstad’ın ayağının kayıp düşerken, ’Ah! Dâvâm’ nidasıyla ölümle burun buruna geldiği noktada bile mukaddes dâvâsını düşündüğü mekânı görmek idi muradımız.
Etrafı korkuluklarla çevrili olmasına rağmen, doğrusu ben cesaret edememiş, o noktaya sadece tefekkürî nazarlarla bakabilmiştim.
Sarp, dik ve daracık bir alan… En küçük yanlış bir hareket, insanın ayağının kaymasına, ölümle sonuçlanacak bir akibete müsait bir zemin.
İşte tam o sırada, Bediüzzaman düşeceğine yanmıyor, ölüm ihtimalinden korkmuyor… Yapılacak çok hizmet vardır. İstikbal nesillerine bırakılacak eserler, anlatılacak iman hakikatleri, yaşanacak örnek hayat hikâyeleri, bilfiil iman kahramanlıkları vardır…
Dâvâsına sadakatle bağlı olan kardeşlerine duâ vardır.
Nesl-i atiye Cennet-asa bahar müjdesi vardır.
Bunlar olmadan, kayıp düşmek…
Vazife tamamlanmadan çekip gitmek…
Ulvî gayesi, ihtişamlı dâvâsı yarım kalmak…
İşte bunun için kalbi bir feryad ile ‘Ah! Dâvâm’…
Belki bir hikâye, belki ciddî bir ders, belki etkileyici bir hatıra olarak dinlediğimiz bu olayın acaba biz neresindeyiz?
Bediüzzaman’ın feyzini bir sır gibi, nesilden nesile aktaranlar, kalpten kalbe yol açanlar, imanî hamleleri bir çığ gibi yayanlar arasında acaba biz neredeyiz?
Onun mahiyet ve  hakikatini sadece okumakla mı kaldık?
Ferdî ve içtimaî kavgalarımızı ömrümüzün hangi deminde sonlandırdık?
Ruhî ve bedenî marazlarımızın, nelerin, kimlerin canını yaktığını göre göre mi yol almaktayız?
Şahs-ı manevî olmak dersleri verirken, uhuvvet ölçülerinden uzaklaşmak bahasına, kardeşlerimizi incittiğimize, darılttığımıza kör mü baktık?
Kendi omuzumuza kondurmadığımız akrepler, hep başkalarının mı sırtlarında diye soramadık?
Bu dâvâya adanmak, bu hizmete talip olmanın başlarında gayet mütevazı, ihlâslı, mahviyet ve mahcubiyet içerisindeyken…. azıcık yol aldığımızda, biraz takdir ve tebrik edildiğimizde, moda tabir ile, abla ya da abi olduğumuzda…. hele hele hizmet namına, hizmetin imkânlarıyla isim, koltuk, makam sahibi olduğumuzda… bu hizmetin dairesine girmemiş olsaydık, kimsenin tanımadığı, değer vermediği biri olarak yaşayıp gidecekken, bu ulvî gayenin dünyevî nimetleryle taltif olunduğumuzu unutmuşsak… büyük ya da küçük, hizmetin içinde var olanların hakkına riayet etmenin kutsiyetini unutup, şahsî egolarımızı, hususî beklentilerimizi, maddî çıkarlarımızı az bulup, bir de aile bireylerini de buna dahil etme cüretini gösterdiğimizde….
Diyelim ki, ayağımız kaydı ve düşüyoruz…
İlk tepkimiz ne olurdu?
‘Ah! Dâvâm’ diyebilecek miyiz?
Diyorsak… diyorsanız… diyen varsa….
İşte imtihanı kazanmak. İşte dâvâ adamı olmak. İşte hadim, talebe, dost, kardeş olmak. İşte cihad yolunda, şeytanî engellere çelme atmak. İşte çelikten irade, imandaki sırra eriş noktası…
İşte sadakat.
İşte dâvâ için, dâvânın bekası için ayaklarımız kayarken-kaydırılırken-nefsin sesine kulak tıkamak.
Biliyorum zor.
Biliyorum şeytan her türlü desise ve ikna yollarını kullanmakta.
Lâkin imkânsız değil.
İnanın dostlar değil.
Niyyet ile, azim ile, nazar ile, ahd ve cehd ile mümkün.
İman ve Kur’ân hizmeti yolunda candan, canandan, maldan, ikbalden vazgeçen aziz Üstadım  ‘Ah! Dâvâm’ diye feryad ederken, Cenâb-ı Hakkın hıfz ve inayetiyle düşmekten kurtarılmış, sanki görünmez bir el, tutup onu çekmişti.
Bu çarpıcı olay, Üstadı tanımada ve anlamada önemli bir ipucudur. Aslolan talip olduğumuz mukaddes dâvâdır. Fanî, zavallı, pespaye, nefsanî beklentiler marifet ikliminde esmez… Esemez… Esmemeli…

Okunma Sayısı: 1340
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı