Her küfür zulümdür. Ancak her zulüm, küfür değildir. Yapılan zulüm, eğer dinsizlik adına yapılıyorsa; o zulüm değil, küfürdür. Eğer dinsiz bir şahıs veya bir zümre, küfür ve dinsizlik hesabına değil de; menfaat ve çıkar gibi başka sebeplerle zulüm yaparsa bu da zulüm olur. Fakat küfür olmaz.

Müslümanların zalimlerden çektikleri sıkıntılar; onların ahiretleri noktasında düşünüldüğü zaman, büyük mükâfatlara döndürülecektir. Allah Teâlâ’nın zalimlere direkt azab etmemesinin hikmeti dünyanın tecrübe ve imtihan yeri olması sırrındandır. Fakat bazen yapılan zulümlerden dolayı umuma yani herkese musibet gelebilir. Masum insanlar da zarar görürler. Eğer musibet geldiği vakit sadece zalimler ve günahkârlara isabet etse, masumlar ve günahsızlar bu musibetlerden korunsalar imtihan sırrına zıt bir durum ortaya çıkardı. Bu sebeple bir musibet geldiği zaman hem iyileri hem de kötüleri beraber içine alıyor ve böylece imtihan sırrı kaybolmuyor. Musibetlerde ve zulümlerde iyiler kurtulup sadece kötüler zarar görseydi; imtihan sırrı kaybolur; kötüler de iyi olmak zorunda kalırlardı.

Zalimlerin ve kâfirlerin işlediği zulümler ve günahlar büyük olmasından dolayı dünyadaki bela ve musibetler onların cezalarına mukabil gelmemektedir. Bu sebeple cezaları tamamen ahirete bırakılmaktadır. Zulmeden zalimler yaptıklarının cezasını bu dünyada olmasa bile ebedi âlemde hakkıyla çekecekler ve adalet yerini bulacaktır. Zulme uğrayan masumlar ise hem zalimlerden haklarını alacaklar hem de suçsuz olarak musibete uğramalarından dolayı Allah’ın lütfuna ve rahmetine mazhar olarak ebedi âlemde sonsuz nimetlere kavuşacaklardır.

Allah hiç bir kuluna zulmetmediği gibi; kullarına zulmedenlerin cezasını ise; onlara zaman tanısa bile asla ihmal etmemektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de mealen: “O hâlde inkâr edenler, gerçekten onlara mühlet vermemizi kendileri için sakın bir hayır sanmasınlar! Onlara ancak, (pek istedikleri şekilde) günahlarının artması için mühlet veriyoruz! Hâlbuki onlara aşağılayıcı bir azab vardır..” (Al-i İmran Suresi, 178) buyrulmuştur.

Dünyada bile küçük suçlar küçük mahkemelerde verildiği halde büyük suçların cezası büyük mahkemelerde verildiğinden; elbette binlerce, milyonlarca insanın ahını alan bir insanın hesabı bu dünyada görülmemektedir. Ancak ahiretteki Cehennem gibi bir ceza onların suçlarına mukabil gelmektedir. Küfür ve küfür hesabına yapılan zulüm ise, ayetin ifadesiyle büyük bir cinayettir. Büyük cinayetler ve kabahatler ise büyük mahkemelere bırakılır.

Netice olarak zulme nefsimiz adına beddua ettiğimiz müddetçe zulüm devam edecektir. Eğer zalimin zulmünü engelleyip bitirmek istiyor isek; Bediüzzaman Hazretlerinin tavsiyesi üzerine hesabı Cenab-ı Allah’a havale ederek zalimler hakkında hidayet temennisinde bulunmak en emin yoldur.

“Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki o, hakkınızda bir hayırdır. Ve olur ki, bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir.” (Bakara Suresi, 216).