"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ekmeğimize sahip çıkalım

Hüseyin ÇETİNSOY
10 Mart 2017, Cuma
Bişr b.Mübarek (r.a.) şöyle demiştir: “Dedemle birlikte bir düğün yemeğine gitmiştim. Orada Gâlibü’l-Kattân adında bir kimse de vardı. Ekmek getirilip huzura konulduğu halde, hiç kimse elini sofraya uzatmıyordu. Bu sırada Galibin: “Bunlara ne oluyor, niçin yemiyorlar?” dediğini duydum. Oradakiler: “Katıkların gelmesini bekliyorlar” dediler. Bunun üzerine Galip: Hz. Aişe’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Aleyhis-Selâm: “Ekmeğe saygı gösteriniz!” buyurmuştur. Buğday ekmeğinin özelliğindendir ki, katık gerekmeden yenilebilir” dedi ve kendisi yemeğe başladı, biz de yedik.”( Hâkim; et’ime 4/122).

Bu hatıra bizlere ekmeğin ne derece kıymetli ve önemli bir besin olduğunu ifade etmektedir. Ekmeğin ortalama bileşimi: Su (yüzde 30-40); Proteinler (% 6 - % 8); Karbonhidratlar (glüsitler, % 50 - % 55); Yağlar (lipitler, % 0,4 - % 0,8); Madenî tuzlar (% 1,5 - % 2) olmak üzere besin unsurlarından en fazla şekerli bileşikleri (karbonhidrat) ihtiva eder.

Yine asrımızın büyük müceddidi Bediüzzaman Hazretleri ekmekle ilgili bir ifadesinde şöyle demiştir:

“Bir şükr-ü mânevî olmakla beraber, korkuyorum ki, bir riya ve gururu ihsas ederek o mübarek bereket kesilsin. Çünkü müftehirâne gizli bereketi izhar etmek, kesilmesine sebep olur. Fakat ne çare, söylemeye mecbur oldum. 

İşte birisi: Şu altı aydır otuz altı ekmekten ibaret bir kile buğday bana kâfi geldi. Daha var, bitmemiş. Ne miktar kifayet edecek, bilmiyorum. (Haşiye:  Bir sene devam etti). 

Üçüncüsü: Dağda, üç ay, bana ve misafirlerime bir kıyye tereyağı, her gün ekmekle beraber yemek şartıyla, kâfi geldi.” (Mektubat, s. 110-111)

Günümüzde karbonhidratların kötü bir ünü vardır. Bunun sebebi protein değeri yüksek; karbonhidrat değeri düşük beslenme düzenlerinin son zamanlarda popüler olmasıdır. Fakat bu çeşit beslenme düzeni proteinli ve tabii gıdaların pahalı olması sebebiyle geniş halk kitlelerine hitap edecek fonksiyon gösterememektedir. Hazır gıdaların yaygınlaşıp daha çok tüketilmesi; gıda endüstrisinin daha ucuz ve lezzetli olan şekerli (karbonhidrat) gıdalar üzerinden gelişmesi; insanların ‘fast food’ denilen ayaküstü yenilen yiyecekleri tercih etmesi, tencere yemeklerinin terk edilmesi gibi sebepler son yıllarda gıda kaynaklı hastalıkların artmasına yol açmıştır. Şişmanlık artarken sağlıksız beslenme sorgulanmaya başlamıştır. Neticede bazı uzmanlar tarafından; en çok tüketilen ekmeğin hiç yenmemesi tavsiyesine kadar varmıştır. Bu arada devlet de müsbet bir adım atarak fırınlarda tam buğday ekmeğinin üretilmesini sağlayacak düzenlemeler yapmıştır. 

Fakat yapılanlar yetersizdir. Çünkü piyasada satılan ve ticari olarak üretilen tam buğday ekmeklerinin hiç biri tam buğday ekmeği değildir. Sadece katkı maddesiz üretilen ekmeklerdir. Hatta kepekli olarak satışa sunulan çeşitlerine boya ya da kakao katılarak esmerleşmesi sağlanmış; biraz da üzerine kepek serpilerek görüntü sağlama alınmıştır!..

Her şeyden önce kullanılan unun tam buğday unu olması sağlanmalıdır. Fabrika unları modern değirmenlerde üretildiğinden direk olarak rüşeym ve kepeği ayrılmaktadır. Böylece buğdayın kabuk kısmıyla (kepek) ve undan uzaklaştırılan rüşeym (embriyo) ile birlikte en kolay yolla alabildiğimiz vitamin, enzim, yağ asitleri ile protein ve minerallere elveda diyoruz. Rüşeymin yapısında bulunan on sekiz amino asit, ondan fazla vitamin, sekiz mineral, on üç protein bileşimi, omega3, omega6, omega9, yağ asitleri ve prebiyotik enzimlerden mahrum kalıyoruz.

Ayrıca tam buğday unundan yapılan hamurun mayalanma (ekşime) süresi on iki-on altı saat olmasına rağmen; mayalanmaya direnen rüşeymin olmayışı bu süreyi iki saate kadar indiriyor. Kepeğin olmaması da ekmek yapımını kolaylaştırıp ekmeğin daha fazla kabarmasını ve yumuşak olmasını sağlıyor. Neticede una ilâve edilen birtakım katkı maddeleri ile balon gibi şişirilmiş, içi kof, tadı lezzeti kalmamış bir ekmek görüntüsüyle karşılaşıyoruz.

Peki, ne yapalım? Gerçek ekmeği nereden bulup alalım? Diyorsanız; bunun tek bir çaresi var. O da eğer imkânınız varsa; buğdayı alıp klasik taş değirmende öğüttürerek elde edeceğiniz undan evde ekmek yapmak. Yalnız, evde ekmeği ekmek makinasında yapacak iseniz; önce hamurunu hazırlatıp 12-16 saat bekletmeniz ve daha sonra kabardıktan sonra ayrıca pişirme talimatı vermeniz gerekiyor. Aksi halde fabrika ununa ayarlı makine hiç kabarmamış bir hamuru pişirip önünüze koyar. Yine aynı şekilde bekleterek hazırladığınız hamurdan sac ekmeği ya da normal fırınlı ocağınızda pide yapabilirsiniz.

Böyle bir imkânı ve zamanı olmayanlar için ekmek yerine hakiki bulgurdan yapılmış pilav ya da benzeri yemekleri ekmek yerine tüketmelerini tavsiye etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Ama bir firma çıkar; hakiki tam buğday unundan, hakiki tam buğday ekmeği üretir ve bunu makul bir fiyatla satabilirse onu hem tavsiye eder hem de takdir ederiz.

Okunma Sayısı: 2003
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı