"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kim okuyacak?

Hüseyin ÇETİNSOY
31 Ekim 2018, Çarşamba
Doksanlı yıllardı.

Bir iş sebebiyle Ankara’ya gitmiştim. Sabah namazını Kocatepe Camii’nde kıldıktan sonra cami avlusundaki bir sıraya oturup mesai saatini beklemeye başladım. Yanımda oturan ve Türkî Cumhuriyetlerden birinde Diyanet tarafından görevlendirilen bir hocayla tanıştım. O da yurtdışından gelmiş ve Diyanet Reisliği’ndeki işi için mesai saatinin başlamasını bekliyordu.

Sohbet esnasında çalıştığı Türkî Cumhuriyetlerindeki Müslümanların durumunu sordum. Çünkü Rusya’da komünizmin çökmesinden sonra bağımsızlığa kavuşan bu ülkedeki insanların dine karşı tavırlarını merak ediyordum.

Hoca çalıştığı yerde dine karşı ilginin çok fazla olduğunu hatta bazı sorularına cevap bulamadığını ifade etti. Merakla bu soruların neler olduğunu sorduğumda Risale-i Nur okurlarına çok basit gelen konular olduğunu öğrendim. Hayretle hocaya Risale-i Nur eserlerini okuyup okumadığını sordum. Hiç okumadığını söyledi. Bediüzzaman Hazretleri’ni tanımadığı gibi eserleriyle de hiç ilgilenmemişti.

Sitemkâr bir ifadeyle “Yahu hocam” dedim. “Mesleğim hayvan hekimliği olduğu için hayvan hastalık ve tedavileriyle ilgili nerede yeni bir kitap görsem hemen alıp okuyorum. Bir hasta hayvanın bile üzerimde vebali kalmasın diye yeni bilgileri öğrenmeye gayret ediyorum” dedim. “Siz insanların ebedî hayatını kurtarmaya vesile olabilecek böyle kutsal bir mesleği ifa ederken bu asrın Müceddidi Bediüzzaman Hazretleri’ni nasıl tanımaz ve eserleri olan çağın tefsiri Risale-i Nurlar’ı nasıl okumazsınız? Bu sizlere büyük bir vebal getirmez mi?” dedim.

Hoca boynunu büktü. Cevap veremedi. Daha sonra cevap bulamadığı soruların Risale-i Nur eserlerinden izahını yaptım. Bu asrın ihtiyacı olan iman hakikatlerinin izahını ve isbatını öğrenip anlatabilmesi için mutlaka Risale-i Nur eserlerini okumasını tavsiye ettim.

Aradan yıllar geçti. Fakat zaman zaman değişik camilerde kıldığım Cuma namazlarının vaaz ve hutbelerinde aynı cehalete rastladıkça hayıflanmaktan kendimi alamıyorum. Acaba biz bu eserleri hocalarımıza ne zaman okutabileceğiz diye üzülüyorum.

Meselâ bir Cuma vaazında muhterem hocaefendi; “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez.” (Mâide Sûresi, 51) âyetini okuyarak cemaate “Kâfirlerden dost olmayacağını” ifade etti. Fakat izahını yapmadı.

Hâlbuki başka bir âyetinde Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği size helâldir. Sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlar, daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere, mihirlerini vermeniz şartı ile size helâldir. Kim inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O ahirette de ziyana uğrayanlardandır.” (Mâide Sûresi, 5).

Yani Mâide Sûresi 5. âyette, tabiri caizse, akrabalığı emreden Hz. Allah, Mâide Sûresi 51. âyetinde Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin diye emreder mi? 

Bu âyet-i kerimeyi yanlış değerlendirerek Hıristiyan âlemiyle yapılan askerî paktlara ve ticarî anlaşmalara karşı çıkan bir takım çevrelere Bediüzzaman Hazretleri’nin verdiği cevabın bir bölümü şöyledir:

“Onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat’iyyen nehy-i Kur’ânîde dâhil değildir.” (Münâzarât).

Bu ifadelerde Hıristiyan dünyasında ortaya çıkan teknik gelişmeleri, fennî buluşları almanın, iktibas etmenin bu âyetin yasağına girmediğine işaret edilmekle birlikte; dünya saadetinin esasının asayiş olduğu, asayişi korumak için onlarla anlaşmalar yapmanın da yine bu âyetle yasaklanmış olamayacağına işaret ediliyor.

Yahudileri ve Hıristiyanları “Yahudilikleri ve Hıristiyanlıkları cihetiyle” sevmenin yasaklanmış olduğuna dikkat çekiliyor. Ve harika bir misal veriliyor: “Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin.” (Münâzarât). Yani, bir Müslüman’ın ehl-i kitaptan, meselâ Hıristiyan bir hanımı olsa, onu hanımı olduğu için sevecek, ama onun Hıristiyanlığına muhabbet etmeyecektir.

Peki, bu misalde de görüldüğü üzere Risale-i Nur eserlerinin izahını yaptığı mese- leleri öncelikle irşat makamındaki muhterem vaiz ve hocalarımız okumayacaklar da kim okuyacak?

Okunma Sayısı: 1828
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı