"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mide vücudun merkezi ve hâkimi midir? - 2

Hüseyin ÇETİNSOY
09 Mart 2018, Cuma
1934 yılında yazılan İktisat Risalesi’nde Bediüzzaman Hazretleri mideyi “vücudun merkezi” ve “cesedin idaresi noktasında bir efendi ve bir hâkim” olarak tanımlamaktadır.

O yıllardaki tıb ilmi vücudun hâkimi olarak beyni gösteriyordu. Fakat bu tarihten 64 yıl sonra yapılan araştırma sonuçları bu hükmü değiştirerek Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın mu’cizevî haberini ve Bediüzzaman Hazretleri’nin yorumunu doğrulayacaktı.

Çünkü New York Presbiteryen Hastanesi Hücre Biyolojisi ve Anatomisi Bölümü ve Colombia Üniversitesi Tıp Merkezi’nin yöneticisi; 1998 yılında yayımlandığında çığır açan “The Second Brain” adlı kitabın yazarı Prof. Michael Gershon’a göre “karnımızda ikinci bir beyin bulunuyor” diyordu. Enterik sinir sisteminin uzunluğu boğazdan anüse kadar yaklaşık 9 metre civarındaydı. Gershon, ikinci beynimizde 100 milyon sinir hücresi olduğunu söylüyordu ki bu sayı omurilik ve ısı, ağrı, basınç gibi duyuları algılamamızı ve onlara gereken cevapları vermemizi sağlayan çevresel (periferal) sinir sistemindekinden çok daha fazlaydı. Midemizdeki bu sinir hücresi yığını, mide içindeki dünyayı, midenin muhtevasını hissetmemizi sağlıyordu. Bu sinir-hücresel (nöral) sistemin büyük kısmı, günlük öğütme işleri için kullanılıyordu. Yiyecekleri parçalamak, besin maddelerini emmek ve atıkları çıkarmak gibi kimyasal işlemler, mekanik bir karıştırma ve ritmik kas hareketleri gerektiriyordu. 

Yine David Geffen Tıp Okulu Fizyoloji, Psikiyatri ve Biyodavranış Bilimleri profesörü Emeran Mayer ise “Bu sistem, sırf kalın bağırsaktan bir şeyleri atmak için fazla karmaşık” demektedir.  

Hatta bilim adamları iç organlarla beyin arasındaki en önemli sinir olan Nervus vagusu (10. Beyin siniri) oluşturan liflerin % 90’ının beyinden mideye değil de mideden beyne bilgi taşıdığını öğrendiklerinde çok şaşırmışlardı. Birçok uzmana göre; karın bölgesi, kafatasında bulunan merkezin devamıydı. Önemli ‘nörotransmitter’lerle dolu olan bu nöral doku kütlesi sadece sindirimi idare etmekten çok daha fazlasını yaptığı gözler önüne serilmekteydi. Prof. Gershon’a göre biri başımızda, diğeri karnımızda bulunan beyinlerimiz işbirliği içinde olup birbiriyle uyumlu çalışmalıydı. Eğer bu sağlanamazsa “karnımızdan kaos, başımızdan mutsuzluk eksik olmaz”dı.

Karnımızdaki beyin, serotonin gibi, ruh halimizi belirleyen nörotransmitterleri üretiyor ve psiko-aktif maddelere tepki veriyordu. Karın, özerk çalışmaktaydı. Karındaki beynin, beyne gönderdiği sinyaller, beyinden alınandan daha fazlaydı. Karın, hastalanıp, kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyordu. Karın, hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyordu. Sezgisel kararlarımızı, bu içsesi dinleyerek alıyorduk. İçsesimizin fısıltılarını, beynimizin kabullenmesi, karnın, beyne üstün gelmesi anlamına gelmiyordu. En azından beynimizin dışında, başka bir merkezin olduğu söylenebilirdi. Karın, gerçekten hayatın önemli sırlarını barındırıyordu. 

Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri’nin İktisat Risalesi’nde geçen ‘kuvve-i zâika ile merkez-i vücuttaki mide ile bir medar-ı muhabereleridir ki, ağza gelen maddeyi o damarlarla haber verir’ ifadesi çok ilginçtir. Çünkü 1934 yılında Barla’da yazılan İktisat Risalesi’ndeki bu ifade haberin ‘damarlarla’ verildiğini anlatmaktadır. Hâlbuki iki binli yılların başına kadar “damarla haberleşme” keşfedilmemiş idi. Haberleşmenin sadece sinir (asab) yoluyla olduğu sanılıyordu. Oysa ağızda mikrop öldürücü etki yapan nörotransmitter madde olan nitrik oksit aynı zamanda mideye haber götürerek oradaki sindirim faaliyetlerini de başlatıyordu. Ayrıca damar yoluyla haberleşme sağlayan başka nörotransmitter maddeler de vardı. Nörotransmitterler sinir hücreleri arasında ve sinir hücresinin bağlı bulunduğu diğer vücut hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyevî maddelerdir. Çoğunluğu hormon yapısındadır. Bunların 30-40 civarında olanları keşfedilmekle birlikte 200 civarında oldukları tahmin ediliyor ve günümüzde araştırmalar yoğun şekilde devam etmektedir.

Evet, Bediüzzaman Hazretleri Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmdan naklederek nefsin ancak açlık ile kendini bildiğini ifade etmektedir. Yani bu dünyadaki en büyük meselesi iman olan insanın; bu imanı Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın Hadis-i Şerifinde haber verdiği üzere ancak midesinin açlığı ile kazandığı gerçeği unutulmamalıdır. 

Okunma Sayısı: 3765
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı