"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sanki Yedim”

Hüseyin ÇETİNSOY
30 Mayıs 2015, Cumartesi
Sanki Yedim Camii, Osmanlı döneminde 18. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen küçük bir mahalle camiidir.

İstanbul’un Fatih ilçesinde Zeyrek mahallesinin Kırbacı sokağında bulunmaktadır. Yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte çeşitli rivayetler günümüze ulaşmıştır. Keçecizade Hayreddin Efendi adında dar gelirli bir esnaf (bir başka rivayete göre Adanalı Şakir Efendi’dir) “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imâr eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur.” (Tevbe, 9/18) âyetindeki müjdeyi duyunca bir cami yaptırma arzusu duyar. Nefsinin arzularını dinlemeyip para biriktirmeye başlar. Ne zaman ki canı bir şey istese: ‘Sanki yedim (var say ki yedin)!’ der ve parasını bir kenara koyar. 20 yıl sonra biriktirdiği paralar küçük bir cami yaptıracak miktara ulaşınca Kırbacı sokağındaki mütevazı camiyi yaptırır. Yaptırılan cami halk arasında ‘Sanki Yedim Camii’ olarak anılmaya başlar. Sanki Yedim Camii bugün bir imam-hatip ve bir müezziniyle ibadete açıktır.1

‘Sanki Yedim’ ifadesi görünüşte nefsimizin zararına ve zor bir uygulamadır. Her insanın başarabileceği bir tavır gibi görünmemektedir. Oysa yapılan araştırmalar 18. yüzyılda yaşamış bulunan ve kendine yaptığı telkinle yememeyi başaran bu muhterem zatın keşfettiği uygulamanın insanın yaratılışına uygun olduğunu göstermektedir. 

Bir dergide, yapılan araştırmalar şöyle ifade edilmektedir:  

“Sağlıklı bir beynin, yediğiniz şeyden haberdar olması gerektiğini düşünürsünüz; ama araştırmalar beyni kandırmanın kolay olduğunu gösteriyor. Bristol Üniversitesi’nden Jeff Brunstrom zekice bir deney yaptı. Denekler yapmaları gereken işin basit olduğunu sanıyordu: Bir kâse çorba içmek. Fakat bilmedikleri şuydu: Brunstrom masanın altında kurduğu gizli bir düzenekle onlara fark ettirmeden kâselere ekleme yapabiliyordu. Deneyde şu sonuca varıldı: Çorba içtikten sonraki saatlerde ara atıştırmalar, daha önce ne kadar yediklerinden ziyade kâsenin büyüklüğüne bağlıydı. Bütün bu veriler, açlık hissinin sadece midede salgılanan hormonlara bağlı olduğuna dair inancı sarsıyor. Brunstrom, bu fizikî sinyallerin önemini inkâr etmediğini, ancak algının etkisinin bugüne kadar göz ardı edilmiş olduğunu ve bazı durumlarda bu algının öne geçebileceğini vurguluyor. Yemek yerken televizyon, akıllı telefon, tablet gibi dikkat dağıtacak araçlarla etrafımızın çevrili olması, ofiste iş yemekleri vs. ne kadar yediğimizi unutmamıza sebep olabilir. Brunstrom, deneklerinden bir elleriyle yemek yerken öteki elleriyle telefonlarında dama oynamalarını istemiş. Dikkat dağıtıcı bu etkenin devreye girmesiyle deneklerin ne yediklerini hatırlamakta zorluk çektikleri ve daha sonra gün içinde daha fazla bisküvi atıştırdıkları görülmüş. Ayrıca Pennsylvania’da yapılan bir araştırmada, yemeyi arzu ettiğiniz bir şeyi ayrıntılı bir şekilde hayal ettiğinizde beyninizi sanki onu yemişsiniz gibi düşünmeye yöneltebildiğiniz anlaşılmıştır. Bu arada “dikkatini vererek yeme” yönteminde denekler yemekteki tatlar ve ağızda bıraktığı hisler üzerinde yoğunlaştıkları için çok daha fazla zevk aldıklarını belirtmişlerdir.”2

Yapılan deneylerin birinde; beynin aldatılmasıyla aslında bir kâseden fazla çorba içirilen kişilerin az yedim zannıyla daha sonra gün boyu atıştırma ihtiyacı içinde oldukları görülmüştür. Aslında böyle bir aldatmaya hiç gerek olmadığı yapılan ikinci deneyle açıkça ortaya çıkmıştır. Çünkü insanlar başka şeylerle meşgulken ne yediğinin farkında değildir. Yemeğe odaklanıp görüntüsü, kokusu ve tadı hissedilerek yenildiğinde ise hem daha çok lezzet alındığı hem de ne yenildiğinin farkında olunduğundan daha uzun sürede acıkma hissi geliştiği ifade edilmiştir. Hatta yemesi arzu edilen şey ayrıntılı bir şekilde hayal edildiğinde sanki onu yemiş gibi düşünerek iştah duygusundan kurtulunabileceği ortaya çıkmıştır. Deneyler bizim hakikî açlıktan değil aşırı iştahımızdan daha çok yediğimizi ispatlamıştır.

Bediüzzaman Hazretleri Birinci Sözün sonunda; tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? Sualine: “Evet, o Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta “Bismillâh” zikirdir. Âhirde “Elhamdülillâh” şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i san’at olan nimetler Ehad, Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de, zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikîyi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir.”3 demektedir.

Bu ifadede dikkatimizi çeken en ilginç unsur ‘fikir’dir. Yani düşünme, nimetlerin farkına varma, onların kimin tarafından bizlere ne maksatla sunulduğunun şuurunda olmadır. Kısaca ‘tefekkür’ olarak isimlendirilen bu faaliyet hem şükrü tamamlayan bir vazife olurken hem de deneylerde ispatlanan israf halinden bizi kurtaracaktır. Dünyaya gönderilen vazifeli bir müfettiş olarak lezzetleri hissetmemizi, güzelliklere hayranlık duymamızı sağlayacaktır. 

Dahası “Lezâiz çağırdıkça, “Sanki yedim” demeli. “Sanki yedim”i düstur yapan Sanki Yedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.”4 sözünde ifade edilen lüzumsuz israftan bizi kurtararak hizmete vesile olan hayırlara yönlendirecektir.

Dipnotlar:

1- Yeni Asya Gazetesi, 04 Kasım 2011.
2- Dergi, David Robson BBC Future, 23 Ocak 2015. 
3- Sözler, Birinci Söz, s. 18.
4- Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, s. 806.

Okunma Sayısı: 1003
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • arif altay

    30.5.2015 00:15:27

    Hz. Üstad'ın ''yenilen yemeğin hayal ettiğimiz yemek niyetiyle yenildiğinde aynı lezzeti verdiği'' ne dair bir hatırasını okumuştum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı