İnsan kendisine verilen bütün bu nimetlere karşı hem fıtrî hem gayrişuurî şükrünü hayvanlarla birlikte yapması yanında kavlî, halî ve şuurlu şükrünü de yapmakla mükelleftir.
Aksi halde bütün kâinatın bütün unsurlarıyla; özellikle dünyanın harika biyoçeşitliliğiyle yaratılıp insanın da halife-i arz olmasının ehemmiyeti inkâr edilmiş olacaktır. Nitekim:
“Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.” (Mektubat, 28. Mektup)
İnsan bu ikaz ve ölçüye dikkat etmeli, muhteşem bir sofraya dâvet edilen en mükerrem bir mevcud olarak şükrünü tefekkürle, ibadetle, tazim, tespih ve tahmidle taçlandırmalıdır. İçinde bulunmakla bahtiyar olduğumuz mübarek Ramazan ayı ve Ramazan orucu bize lütfedilen ne büyük bir güzelliktir!..