Bizzat yaşadığımız veya şahit olduğumuz öyle acı veya tatlı hatıralar vardır ki, aradan seneler de geçse unutulmuyor. Bu çeşit hatıralar tatlı ise bir ooh çekiyoruz; çirkin veya acı ise esef çekip; aah çekiyoruz.
12 Eylül askerî darbesinin üzerinden bir hayli zaman geçtiği halde, askerî cunta Atatürk’çülüğü zorla milletin kafasına sokmak için akla gelmedik sinsi proje ve tuzaklara başvuruyorlardı. Televizyon ekranlarında, meydanlarda başta iktidar olmak üzere bütün siyasî partilerin vatan haini olduklarını, vatanı bu hainlerden kurtarmak için idareye el koyduklarını; işleri yolunu koyduktan sonra, kışlalarına çekilip, ülkenin idaresini tekrar siyasî partilere bırakacaklarını söylüyorlardı.
Tamamen birer aldatmacadan ibaret olan bu yalanlarına milleti inandırmak için, işe toplum üzerinde önemli etkinliği bulunan Nur Camiası’ndan başladılar darbeciler. Evvelâ suret-i haktan görünerek; kendilerinin birer kurtarıcı, vatansever ve müttaki bir mü’min olduklarına Nur Camiası’nda temayüz etmiş, bazı ağabeylere kabul ettirdiler. Daha sonra da havf damarlarını işleterek bazı önemli hadimleri kendilerine sığınmaya mecbur ettiler.
Bu meyanda o tarihlerde bizzat şahit olduğum, hayatı boyunca çok önemli hizmetlerde bulunmuş; camiada kabul görerek temayüz etmiş, çoktandır dar-ı bekaya göçmüş bir ağabeyin kalabalık bir ders ortamında darbeyi ve darbecileri maalesef medheden şu ifadelerini çok iyi hatırlıyorum: “Kardeşlerim; biliyorsunuz ki anarşi ve terör bizi ve bütün milleti canımızdan bezdirmişti. Seçerek iktidar yaptığımız iktidar maalesef anarşiyi önlemekte âciz kaldı. Bakın askerimiz gelir gelmez anarşi ve terörü bıçak gibi kesti. Memlekette huzuru sağladı; şimdi rahatlıkla derslerimizi yapıyoruz. Bundan iyisi can sağlığı. Sonra bu hayırlı işi yapan askerlerimiz de bizim gibi beş vakit namazlı insanlar. Bu şekilde bunlar Atatürk’çülüğe de son verecekler. Bundan emin olabilirsiniz. Risale-i Nur tamamen serbest olacak. Bu arada bir şey söyleyeyim; Yeni Asya gazetesinden uzak durun. Bize yalnız Nurlar kâfi...Vs. Vs.”
Hemen her fırsatta Yeni Asyayı överek abone olup, okumalarını tavsiye eden bu ağabeyin bu defa da, “gazeteden uzak” durun diye tavsiyelerde bulunmasını, ayrıca darbeye maruz kalan AP’ye açıkça destekte bulunduğu halde şimdi de bu iktidarın hata ve kusurlarından bahseden bu ağabeyin bu tezatlı tavrını dinleyen bir çoğumuzda bir şaşkınlık olsa da ders ortamında ağabeyin bu anlattıklarına kimse ses çıkarmadı.
Ancak anlatılanlardan rahatsız olduğum için çareyi sohbetin bitmesini beklemeden orayı terk etmekte buldum. Enteresandır ki ben dersaneyi terk eder etmez, jandarma dersaneye baskın yaparak, başta cemaati darbeye ve darbecilere destek vermeleri hususunda ikna etmek için dil döken ağabey ve beraberinde gelen diğer misafirleri göz altına alarak adliyeye sevk ediyorlar. Ben de durumu öğrenir öğrenmez derhal adliyeye koştum. Merhum ağabey beni görür görmez;” Hüseyin hoca, ya senin bir bildiğin var; veya sende bir keramet var. Çünkü sen dersaneden çıkar çıkmaz, askerler baskın yaptı. Görüyor musun biz akşamdan beri askerin lehinde konuşuyoruz; onlar da işte böyle bizi göz altına alıyorlar” dedi. Ben de, “ağabey bu konuda ne benim bir bildiğim var; ne de herhangi bir kerametim var. Ne yapalım kaderinizde bu varmış” diyerek; geçmiş olsun temennisinde bulundum.