Üç büyük devlet adamını katleden 27 Mayıs 1960 askerî darbesi de dahil olmak üzere o günden bu güne kadar yapılan bütün darbelere, muhtıralara şahit olan birisi olarak 16 Temmuz kanlı darbesi kadar karanlık, karmaşık bir darbeyi hatırlamıyorum.
Aradan geçen bunca zamana rağmen, halen gerçek darbecilerin gün yüzüne çıkarılmaması ister istemez bir çok şüphe ve suali akla getiriyor.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, devletin en yetkili makamlarında bulunan zevatın darbeyi medyadan veya yakın dost ve akrabalarından öğrenmiş olmaları da bu kanlı kalkışmanın bu güne kadar halen aydınlanmamış bir yönüdür.
Geçmişte yapılan bütün askerî darbelerde askerî cunta hemen ilk etapta silâh kullanmadan TRT de yayınladıkları bir bildiriyle idareye el koyduklarını, meclisi feshettiklerini, partilerin faaliyetlerine son verdiklerini ilân ederek, hükümet üyelerini, bütün parti başkan ve milletvekillerini derdest ederek, Yassıada veya Zincirbozan gibi yerlerde gözaltına aldırırlardı.
Laiklik ve Atatürkçülük elden gidiyor bahaneriyle silâh zoru ile meşrû hükümeti alaşağı ederek, meclisin kapısına kilit vuran darbeci askerlerin hedefinde de her defasında Demokrat misyonun temsilcileri olan DP ve AP’ye karşı yapıldığı da herkesçe bilinen bir gerçektir.
Geçmişte darbeleri yapanlar belliydi. Darbeye maruz kalanlar da belliydi. Ama hemen ilk etapta siyasî parti yetkililerine dokunmadan meclisin bombalanması, sivillerin katledimesi, genel Kurmay Başkanı’nın göz altına alınması, Cumhurbaşkanı’na yönelik suikast teşebbüsünde bulunulması, kısaca darbeye kan akıtarak başlanması gibi belki de ülkemizin alışık olmadığı bir kanlı darbe idi 15 Temmuz.
Ayrıca bu kanlı kalkışma öncesinde, hiçbir devlet kurumunun haberdar olmaması da bir başka tuhaflık olsa gerek. Ülkenin geleceğini hedef alan bu kanlı darbe haberini, devletin istihbarat kurumlarından değil de, dost ve akraba çevrelerinden öğrenen yetkililere ne demeli?
Yapılış taktik ve biçimiyle geçmişte yapılan darbelerle herhangi bir benzerliği olmayan, ama sonuçta ülkemizin bekasına kast eden bu kanlı kalkışmaya teşebbüs eden hainlerin gün yüzüne çıkarılıp, hak ettikleri cezalara çarptırılması adına, izahı mümkün olmayan yanlış uygulamaların yapıldığını görüyoruz, maalesef.
Aslı astarı olmayan iftira ve ihbarlarla, şahsî kin ve garazlarla suçlanan, ne ile suçlandıklarını dahi bilmeyen on binlerce insanı işinden gücünden etmekle kalmayıp, hapishanelere doldurmak suretiyle mi darbeyle, darbecilerle hesaplaşılacak? Vicdanları sızlatan, yürekleri burkan bu mağduriyetler, mazlûmiyetler ülkemizin menfaatine mi oluyor? Yoksa birlik ve beraberliğimizi, barış ve huzurumuzu hedef alan ve içimizdeki hain darbecileri maşa olarak kullanan dahili ve harici şer güçlerin, ifsat komitelerinin işine mi yarıyor bu uygulamalar?
Cumhurbaşkanının ifadesiyle; ”at izinin, it izine karıştığı” bu karanlık ve karmaşık ortamda 15 Temmuz kanlı darbesinin içinde yer alan gerçek darbecilerin bir an önce gün yüzüne çıkarılıp, hak ettikleri cezalara çarptırılması ve darbe ile uzaktan yakından ilgisi olmayan on binlerce suçsuz insanların mağduriyetlerine son verilmesi hususunda, başta adil yargının ve ülkemizin barış ve huzurundan sorumlu olan idarecilerimizin sorumluluklarını yerine getirmelerini temenni ediyoruz.