"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Akıl başkalarına emanet edilmez

Hüseyin GÜLTEKİN
09 Temmuz 2018, Pazartesi
Birisi paha biçilmez, pırlanta değerinde kıymetli bir eşyasını emanet olarak verse ve bu emanete sahip olması noktasında sıkı sıkıya tembihte bulunsa siz de bu söylenenleri kulak ardı ederek, bu çok değerli emaneti mal sahibinin izni ve müsaadesi haricinde kullansanız veya başkalarına hibe etseniz gerçek mal sahibinin öfkesini celbeder ve peşinen emanete hıyanet cesasını hak etmiş olursunuz.

Aynen öyle de Allah (cc) bütün bütün duygularımızı, bütün lâtifelerimizi temlik için, gerçek mal sahibi olmak için değil; birer emanet olarak tevdi etmiş. Kendi tarif ettiği şekilde, izni ve rızası dahilinde kullanmamız hususunda emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Birer emanetçi konumunda olan insanlar Allah’ın emir ve yasakları istikametinde duygularımızı, lâtifelerimiz istimal ettiğimizde karşılığında Cenneti vereceğini dikkate almayıp, emanetlerin zayi olması halinde Cehennem azabı olacağını bilmiyor mu?

Malik-i hakikinin kullarına emanet olarak verdiği lâtife ve duygularının başında akıl, kalp, göz, kulak, dil olmak üzere daha bir çok duyguları vermiş. Her birisi birer pırlanta kıymetinde duyguları emanet olarak vermiş. Ve bu emanetleri meşrû bir şekilde O’nun rızası dahilinde istimal edilmesini emretmiş.

Bu duygu ve lâtifelerin hepsi değerli olmakla beraber, bunların içinde birisi var ki çok daha kıymetlidir. İnsanı insan eden, insanı hayvandan ayıran bu lâtife akıldır.

Cenâb-ı Hakk’ın bize bir nimet olarak, bir ikram olarak lütfettiği akıl sayesinde iyi ile kötüyü, zararlı ile faydalıyı, güzel ile çirkini ayırdederiz. Çevremizde vukua gelen olayları, meydana gelen hadiseleri akıl süzgecinden geçirerek doğru ve isabetli değerlendirmelerde bulunuruz.

“Aklı olmayanın dini de olmaz” tesbiti bize aklı olmayan insanların doğru ile yanlışı; zararlı ile faydalıyı ayırdetme basiretinden, ferasetinden mahrum olduklarından, herhangi bir sorumlulukları yoktur, manevî mesuliyetleri de söz konusu değildir.

Ama akıl sahipleri oldukları halde, bu nimeti gerektiği şekilde istimal etmeyip, yanlış yollara sapanlar mutlaka manada sorumludurlar. Bu noktada aklın vasat mertebesi olan hikmetin gereği olan hakkı hak bilip, imtisal etmek; batılı batıl olarak ondan içtinap etmek varken; aklın tefrit kısmı olan bir nevi gabavet olan olup bitenlerden tamamen habersiz bir şekildeki yaşantıya sapmak; veya aklın ifratı olarak bilinen cerbezeye saparak, hakkı batıl; batılı da hak olarak gösterebilme demagojisine  sapmak aklın suistimalidir. Ve bir çeşit emanete hiyanettir.

Bir de Yüce Allah’ın; “Hiç akıl etmez misiniz?” “Hiç düşünmez misiniz?” “Tefekkür etmez misiniz?...” gibi suallerle kuluna aklını doğru istimal etmeyi ihtar ve ikaz eden mesajlarını kulak ardı ederek, aklını devreden çıkararak veya deyim yerinde ise aklını birilerinin cebine koyarak veya “bu gibi şeylere aklım ermez... Ağam herşeyi bilir..” anlayışıyla hayatını sürdürmeyi alışkanlık haline getiren insanlar da akıl gibi kıymetli bir emaneti gereği şekilde kullanmamanın sorumluluğundan kurtulamazlar.

Okunma Sayısı: 4179
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    9.7.2018 11:14:19

    Özür dileyerek bir düzeltme yapmak istiyorum: G.A-2'deki ifade: "Bâki ve uhrevî şeyler, dünyevi ve siyasi şeylere feda edildi, kurban verildi" olması gerekiyordu. Kusuruma bakılmasın lütfen.

  • Gündüz Alp-3

    9.7.2018 11:03:40

    Ortak aklın olması gereken işlerin bir akla havalesi de, emanete riayet etmemek veya ortak aklı bir akla havale etmek değil mi? Ülkenin yönetimi işi bunun başında gelir. "İstişare sünnettir" deyip, sünnete ve dinin ruhuna, özüne muhalif bir vaziyet almakla güzel ve iyi neticeler almak mümkün mü? Olmadığını İslâm dünyasında yaşanan kriz ve kaoslardan, diktacı yönetimlerin sebep olduğu cehalet, sefalet ve tefrikadan anlamış ve ders almış olmalıyız. Fakat heyhat! Ders almak şöyle dursun, âdeta, aleyhimizde kadere fetva çıkartmak için sebepleri zorluyoruz. Tabi ki ümitsiz ve karamsar değiliz. Fakat gerçekler karşısında yokmuş gibi davranamaz, gözümüz ve kulağımızı kapatamaz, dilimize kilit vuramayız değil mi? Zira son kuruşuna kadar (maddi-manevi) faturayı hepimiz ödüyoruz. İnsan bilerek ve kendi rızası ile zarara girer mi?

  • Gündüz Alp-2

    9.7.2018 10:43:32

    Şu dönemde "emaneti zayi ettiğimizi" düşünüyorum. "Delilin nedir?" derseniz, "Vatan ve millet olarak yaşadığımız ahvaldir" derim. Bundan daha canlı delil olur mu? Dışarıda saygınlığı biten bir devlet, içeride toplumsal barış ve huzura muhtaç bir ülke. Sebep? "Emanetin zayi edilmesi." Belki biraz ağır olacak ama, emanetin zayi edilmesi meselesi bir başka vahim neticeye de sebep oldu: Kutsalların değiştirilmesi. Dinin alenen ve pervasızca siyasete alet, iktidara basamak ve devamı için payanda yapılmasıyla dünyevi ve siyasi geçici şeyler, bâki ve uhrevî şeylere feda edildi, kurban verildi. Bu durum yeni sistemde daha belirgin olarak devam ettirileceğinden, emanet hepten zayi edilecek demektir. Meselâ, son KHK ile kamudan 18 binden fazla insanın ihracıyla yüreklere bir kez daha ateş düşmüş, söndürülmesi gereken yangın yeniden tazelenmiştir. "Ben ne diyorsam o" diyen ile sorgusuz-sualsiz "falan diyorsa doğrudur" diyen arasında fark var mı? Her ikisi de emanete riayet etmiyor demektir.

  • Gündüz Alp

    9.7.2018 10:14:57

    Sayın Gültekin, "Akıl başkalarına emanet edilmez" sözü ne kadar gerçeği ifade ediyorsa; 'emanet' kabul edilen görev ve hele kamu hizmeti de ehil olmayanlara, ehliyet ve liyâkatı bulunmayanlara verilemez, emanet edilemez. Verilirse, "emanet zayi edilmiş" olmakla vatan ve millet için kriz ve kaos anlamında ülkenin "kıyameti" kopar. İşin bir başka boyutu da görevin ehil olmayanlara verilmesi, ehil olanların yani yetişmiş insan ve beyinlerin israfı olacağından ülke için iyi neticeler vermez. Fakat nepotizm denen kayırmacılığın had safhaya ulaştığı şu dönemde yaşanan maddi-manevi kriz ve kaosun bir sebebi de bu değil mi? Nitekim böyle bir kriz ve kaosun maddi-manevi faturasını hepimiz ödüyoruz. Amacımız felaket tellallığı değildir. Yanlışların sorgulanması gerekmez mi? Yoksa insana verilen "akıl" cihazının bir anlamı olur mu?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı