"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ayaklar bir yerde, kafa başka yerde

Hüseyin GÜLTEKİN
27 Ekim 2014, Pazartesi
Ayakları bir yerde; kafası bir başka yerde olan ihvana ne demeli?.. Cismen burada; aklı kalbi başka yerlerde olan ihvanlar zuhur etti son zamanlarda.

Mensubu bulunduğu camianın hata ve kusurlarını açığa çıkarmakla meşgul; başka camia ve cemaatlerin feyiz ve faziletlerini nazarlara veren dostlara ne demeli? Mensubu bulunduğu cemaatin faaliyetlerini, hizmetlerini küçümseyip, başka cemaat ve camiaların hizmetlerini, faaliyetlerini göklere çıkararak gıpta ile bakan şakirtler zuhur etti son zamanlarda. Mensubu bulunduğu cemaatin geçmişten bu güne isabetli ve istikrarlı duruşu ile ortaya koyduğu tavizsiz, merdane tavrını  görmezden gelerek, âdeta nedamet duyarak, zemin ve zamana göre habire zikzak çizerek, kulvar değiştermeyi alışkanlık haline getiren ve bunu da hizmetin bir gereği sayan camia ve cemaatlere övgü yağdıran, alkışlayan ihvanların bu tavırlarına ne demeli? 
Bu tezatlı hale ve sâri maraza düçar kalan zevatın bununla kalmayıp; bu hastalıklarını başkalarına da bulaştırmaya çabalamalarına hangi gözle bakmalı? Zihinleri bulanan bu dostların bilinçli ve maksatlı bir kampanya ile zihinleri bulandırma kampanyalarına girmelerine ne demeli? Hasımların dahi tevessül ve tenezzül edemeyeceği iftiralarla, karalamalarla saldırılarına devam etmelerini nasıl değerlendirmeli? 
Bir de tepeden tırnağa bütün vücutlarıyla; akıllarıyla kalpleriyle bizden uzak başka çevrelerle haşir- neşir oldukları halde, kamuoyunda hem kendilerini Yeni Asya’cı olarak taktim edip, hem de bize oklar atmaya yeltenen zavallılara ne demeli? Gazetemizin “Çakma Yeni Asya’cılar” olarak adlandırdığı bu zevat da foyalarının bir gün meydana çıkacağını hesaba katmadan, böyle acıklı duruma düşen insanlara da yazıklar olsun demekten başka söz bulamıyoruz. Bir cemaate dahil olmanın önemli bir avantaj olduğunu; bunun da beraberinde bazı sorumlulukları getirdiğini, bazı mükellefiyetler, icap ettirdiğini kulak ardı eden dostların aslında kendi kendilerini oyaladıklarını unutmuş görünüyorlar. Müntesebiyetin, bir yere bağlanmanın, aynı zamanda bazı yükümlülükleri, bazı kaide kurallara bağlı olmayı şart kıldığını görmeyen veya görmek istemeyen bazı ihvanların aslında başkalarını değil; kendi kendilerini kandırdıklarının farkında olmadıkları anlaşılıyor. 
Ortak akıl ile alınan meşveret kararlarını hiçe sayarak, şahs-ı maneviyi dikkate almayarak şahısların mesnetsiz isnat ve iddialarından hareketle mensubu bulunduğu cemaatin hata ve kusurlarını neşretmekle meşgul olmak nasıl bir mensubiyet olur acaba?
Böyle bir duruma düşen çoğu ihvan kendilerine has mizaç ve meşreplerinin sevkiyle; harici, maksatlı bazı çevrelerin üflemesiyle, çoğu zaman belki de farkına varmadan, yıllardır mensubu bulundukları camianın aleyhine olabilecek hal ve davranışlara hangi akıl ile insaf ile tevessül ederler? Hayret etmemek mümkün değil. 
Cemaat demek; ulvî bir dâvâ için, belli bir gaye ve maksat için, belli bir hedefe varmak için, farklı mizaç ve meşrepteki insanların bir araya geldikleri bir topluluk olduğuna göre, böyle bir toplulukta yer alabilmek için her insanın kendine has huylarını, meşreplerini, şahsî görüş ve düşüncelerini bir kenara koyup, bütün benliğiyle, bütün zerratıyla bir havz-ı müşterekte erimesi gerekmez mi? Üstadın “tesanüt bozulursa cemaatin tadı kaçar” ikazını dikkate almadan, cemaati cemaat yapan şart ve kaideleri görmezden gelerek bazı dostların yaptığı gibi, hiçbir faydası olmayan ölçüsüz zararlı tenkitlerde bulunmak, bununla da yetinmeyip, aslı astarı olmayan zan ve isnatlarla iftira ve karalamalarda bulunmak kimlerin işine yarayacağının hesabını yapmayan dostlara ne demeli?
Kendine has huyunu, mizacını terk etmeyen; kafa feneriyle hareket etmeyi âdet haline getiren; ancak kendini bağlayan fikir ve düşüncelerini esas alan; Şahs-ı maneviyi dikkate almayan; meşveret-i şer’iyeden çıkan kararları kulak ardı eden; bunlarla da yetinmeyip, ölçüsüz, menfi tenkitleri yapmaktan çekinmeyen insanlardan meydana gelen toplulukların cemaat olma özelliğinden uzak, birbirinin ümidini, şevkini kıran, birbiriyle çekişerek cedelleşerek hizmetten alıkoyan sıradan bir topluluktan öteye bir şey olmadığının muhasebesini yapmayı düşünmeyen ihvanın ıslahı için duâ etmekten başka elimizden bir gelmiyor maalesef.

 

Okunma Sayısı: 1694
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • necati

    28.10.2014 00:13:20

    Giden gitsin kalan sağlar bizimdir.Bir gün pişmanlık ve nedamet duyanlar olursa da...(tövbe etme şartı gereği),zaten inayete mazhar olabilirler.Bu dava keyfiyete bakar. selamlar

  • mustafa yaprak

    27.10.2014 23:49:55

    Bu çakmalar kendileri bizden ayrılmadılar,sadakatsizliklerin den dolayı davamız onları tardetti.Bu davanın kimseye ihtiyacı yok.Bir facir ile bile yürüyebilecek bu dava,bu çakmalara mı ihtiyaç duyacak.Bunlarla fazla meşgul olmamak gerektiğini düşünüyorum.Zaten onların istedikleri de bu.(kendileriyle meşgul olmamız).kusura bakmasınlar hadiordan diyoruz.Asli vazifemiz ile meşgul olmamız gerek. İranlının demiş olduğu gibi:Kişi benle fazla danışma,ağzımın daha önemli işleri var. Selam ve dua ile abim...

  • abdullah

    27.10.2014 14:02:55

    Vasıtaların yolları var.Gemi ve uçaklar rotaları takip eder.Tren raylar üzerinde seyreder.Selametli olarak bu müstakim hatlar takip edilerek yolculuk yapılır.Aksi takdirde kazalar kaçınılmazdır.Manevi sahada ilerlerken de yine müstakim bir yola,rotaya ihtiyaç vardır.Eğer bu yollardan sapılırsa fikri,zihni keşmekeşlikler insanın iç dünyasını kaplar,enva-i çeşit hataları yaptırır.Bugün kü manzara işte bu..Cenab-ı Hak kimseye istikameti kaybettirmesin.Kaybedenlere de yeniden buldursun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı