"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’a kulak verilseydi

Hüseyin GÜLTEKİN
28 Kasım 2016, Pazartesi 10:17
Bir taraftan dine hizmet etmek iddiasıyla yola çıktığını söyleyen malûm cemaat, Bediüzzaman’ın kendisine teklif edilen mebusluğu, şark umumî vaizliğiyle beraber nice cezbedici köşkleri, sarayları tereddüt etmeden reddetmesinden gerekli dersi çıkararak, bürokrasideki bazı makamları ele geçirmek suretiyle devlette kadrolaşma gibi faaliyetlerin içinde bulunmasaydı başına bu elem verici olaylar gelir miydi bilemiyoruz?

Ucu ecnebi elinde olan ve her türlü suistimale, her çeşit haksızlıklara açık olan, çoğu zaman şeytanı melek; meleği şeytan gösteren, birinin hatasıyla yüzer masumun hukukunu nazara almayan ve Bediüzzaman’ın şeytandan kaçar gibi kaçtığı böylesi bir siyaseten uzak dursaydı; şimdi düçar olduğu bu duruma düşer miydi?   

Keza aynı cemaat Bediüzzaman’ın; “Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz.. Biz müteharik-i bizzar değiliz; bilvasıta müteharikiz” enteresan tesbitleriyle bizdeki siyaset arenasının ve uluslar arası güç odaklarının, tuzak ve sinsi projelerine alet olmasalardı. Tehlikeli, şaibeli, şüpheli mekânlardan, alanlardan ülkelerden uzak dursalarda şimdi kendileriyle beraber nice suçsuz masumların da mağduriyetleri söz konusu olur muydu?  

Yine, amcasının dahi çorbasını içmeyen; fakr-u zaruret içinde bulunmasına rağmen, kendisine teklif edilen maaşı, zekât ve sadâkaları, hediyeleri almaktan imtina eden  ve hayatı boyunca istiğnayı kendisine prensip edinen Bediüzzaman’ın bu tavrını dikkate alsalardı. Dine hizmet niyetiyle olsa dahi millete el avuç açmadan, bankalar açarak, geniş sermayeli iş yerleriyle işi ticarete dökmeden faaliyetlerine, hizmetlerine devam etselerdi başına bu haller gelir miydi?

“Zaman şahıs zamanı değil; şahs-ı manevî zamanıdır” diyerek,”ben bir çekidek idim kurudum... Ben bir kuru çubuk hükmündeyim.. Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum.. Ben nefsimi terbiye etmemişim.. Ben ders arkadaşınızım” gibi ibret alınacak ifadelerde bulunan Bediüzzaman gibi, bir mürşidin bu mesajlarınıdan, ders çıkarıp; tamamen şahıs odaklı bir hizmet tarzına yönelmeyip ve maalesef o şahsı dahi Bediüzzaman’ın önüne çıkarmak gibi vartalara, yanlışlara girmeselerdi şimdi bu acınacak durumlara acaba düşerler miydi?      

Ve bütün bu yanlış uygulamalara ilâve olarak, hemen hemen bütün Nur camiasının ciddî uyarılarına rağmen sadeleştirme adı altında ısrarla Risale-i Nurların özelliğine, fıtrîliğine ciddî mânâda zarar verecek, halel getirecek şekilde basım ve neşirlerde bulunmasalardı böyle şiddetli zecr tokatlarını yerler miydi acaba?   

Okunma Sayısı: 3613
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • demokrat

    28.11.2016 12:27:26

    Şair:"İbret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi tarih..."der ya.Dini siyasallaştıranlar ya da maddeleştirenlerin acı sonu.....

  • Özcan Erkiş

    28.11.2016 12:18:45

    (3)Ama yazdıklarımız doğru değil mi,diyebilirsiniz. Nur'lardan aldığımız derslere binaen "emin değilim."Zira "bir gemide dokuz cani bir masum olsa"dersini bize veren Nur'lardı. "Malum cemaat"diyerek adını bile telaffuz etmekten çekindiğiniz "cemaatin" acaba bu ülkeye ve insanına tebrik ve takdire şayan hiç mi hizmeti olmadı? Bu ülkede bütün vizr ü vebalin menbaı ve menşei "malum cemaat"mi sizce? Yeni Asya' nın bu süreçte hak ve hukukun safinda yer aldığını biliyor, takdir ve teşekkürle her yerde herkese söylüyoruz. Hem "malum cemaatin "başına gelenler onların kötü, "zecr tokatını"vuran ellerin iyi ve haklı olduğunu mu gösterir? Bu süreçte bize uhuvvet,muhabbet, ittihad ve tesanüd dersi verenler maalesef iyi sınav vermediler daha doğrusu sınavı geçemediler. Hakperest olabilmek ve öyle kalabilmek duasıyla.

  • Özcan Erkiş

    28.11.2016 12:01:05

    (2) Yazınızdaki "dine hizmet iddiasıyla yola çıktığını söyleyen," "bürokrasideki bazı makamları ele geçirmek suretiyle""uluslararası güç odaklarının tuzak ve sinsi projelerine alet olmasalardı""işi ticarete dökmeden faaliyetlerine hizmetlerine devam etselerdi""o şahsı dahi Bediüzzaman'ın önüne çıkarmak gibi vartalara yanlışlara girmeselerdi" "acınacak duruma düşmek"ve nihayet "sadeleştirme adı altında" gibi pek siyasi, muhalif ve muarızların da defalarca dile getirdikleri ithamları dile getirip "böyle şiddetli zecr tokatlarını (şefkat tokatı bile diyememişsiniz) yerler miydi?"demişsiniz. Lâ yalemul gaybe illallah.. Kaide -i bilmisil'ı zalimane bir düstur olarak bilirdik. Hem uhuvvet ve muhabbetin muktezası itham değil dua etmek diye ders almıştık. Yazınız bana hakkınızda biraz hayal kırıklığı yaşattı diyebilirim.

  • Özcan Erkiş

    28.11.2016 11:36:24

    Sayın Gültekin, yazınızı üzülerek okudum. Zulüm derecesinde mağduriyet yaşayan binlerce kardeşimiz varken, yazınızı okuyanlara, bu insanlar için, madem öyle "hak ettiler! " "çeksinler!" dedirtecek ve suizanna sebep olabilecek bir kapı açmak vebali olan bir iştir. Hüsnü zanna memur olduğumuzu biliyorduk.Ayrıca kaderin adalet beşerin zulmettiği hakikatini de.Yazınızdaki bazı tabirler, okuyucuların, o cemaat ve suçu olmadığı halde mağdur olan kardeşlerimiz hakkında yersiz şüphe ve tereddüte sebebiyet verecektir. Hem bu kardeşlerin iyiliğe medar olacak "binde bir oranında"bile olsa hiç mi hizmetleri olmamıştır? Hakperestlik bu mudur?

  • Niyazi

    28.11.2016 10:21:38

    Güzel tespitler. Hep söyleye geldik bunları. İnşallah bunlar uyanışa vesile olur ve gerçeği görüp istikamet üzere hareket ederler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı