Üstad Bediüzzaman “ Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz... Biz müteharrik-i bizzat değiliz; bilvasıta müteharrikiz” diyor.
Dolayısıyla bizdeki siyasetin ucunun ecnebilerin elinde olduğundan çok suistimallere, haksızlıklara hatta cinayetlere açık bir alan olduğu enteresan tesbitinden bihaber olan insanların, bu gibi riskleri görememeleri belki anlaşılır. Üstadın bu teşhislerinden haberdar olanların dahi bu tesbitleri kulak ardı ederek, bu yönden gelebilecek tehlike ve riskleri göremeyip, siyasilerle fazlaca içli dışlı olmaları anlaşılır gibi değil.
Üstadın; ”milletin yüzde altmışı yetmişi tam dindar olmadıkça din adına meydana çıkan parti başa gelmemeli. Şayet başa gelirse dinî değerleri siyasetlerine âlet etmeye mecbur olurlar” önemli mesajını dikkate almayarak iktidara gelen bu partilerin, bu tercihlerini ve Bediüzzaman’ın bu önemli tesbitlerinden bihaber olan çevrelerin bu çeşit dindar bilinen partilere aşk-u şevkle taraftar olmalarını bir tarafa koyalım; Üstadın bu orijinal teşhislerinden haberdar olan dostların bu dikkat çekici ikazları dikkate almamaları ne ile izah edilir?
Bediüzzaman’ın; “bu zamanda siyasetçi tam dindar olamaz; tam dindar olan da siyasetçi olamaz” tesbitinden haberi olmayan bir çok avam-ı ehl-i dinin, günümüz siyasilerinin her fırsatta bolca dini terim ve deyimlerini istimal etmelerinden etkilenerek, onları mükemmel dindarlar bilerek destek vermeleri bir yana; Üstadın bu teşhislerinden haberdar olanların da onların tam dindarlıklarına hükmetmelerine ne demeli?
Yine Üstad Bediüzzaman’ın; bir elinde siyaset topuzunu, diğer elinde Kur’ân’ı tutanların lâyıkıyla dine hizmet edemeyeceklerini; bunun için iki elimizle Kur’ân’a sarılmamız gerektiğini ifade ettiğinden haberi olmayan siyasilerin dine hizmet niyetiyle siyaset arenalarına çıktıklarını ve saf Anadolu insanını da aşk-ı merakla bu siyasilere taraftar olmalarını bir kenara koyalım. Bediüzzaman’dan dersini alanların da dine hizmet niyetiyle aynı tavırlar içine girerek, dinî değerler üzerinden siyaset yapmaktan bir beis görmeyen siyasiyyunların peşine takılmalarının bir izahı olur mu?
Yine Bediüzzaman’ın; “menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” calib-i dikkat tesbitinden habersiz bir çok insanın, bu siyaset canavarını fark edemeyip, siyaset alanıyla fazlaca iştigal etmeleri belki anlaşılabilir. Fakat günümüzde tamamen karşılıklı menfaat üzerine cereyan eden Üstadın işaret buyurduğu bu tehlikeyi kulak ardı ederek, siyasilerle fazlaca haşir-neşir olmaları neyin ifadesi acaba?
Keza her zaman siyasî iktidarlardan makam, mevki veya maddî bazı beklentiler içinde olan bazı menfaatperest, dünyalık insanların hemen her dönemde beklentilerine cevap verecek iktidara en yakın güçlü partilerden yana bir tercih içinde bulunmaları alışılmış bir gelenektir. Herhangi bir ideolojileri, bir gayeleri, bir hedefleri olmayan bu insanların konjonktürlere zemin ve şartlara göre, durmadan yön değiştirerek, her defasında farklı partilerden yana tercihlerde bulunmaları belki anlaşılabilir. Velâkin Bediüzzaman’dan dersini alan ve onun hayatı boyunca şartlar ne olursa olsun, maddî ve manevî hiçbir karşılık beklemeden vatan, millet ve Kur’ân adına açıkça demokrat siyasî kadrolara duâ ederek, istinat noktası olarak desteklerde bulunduğundan haberdar olan bir çok ihvanın da, Üstadın bu tavrını kulak ardı ederek; hemen her seçim döneminde maalesef hep güçlü olan değişik partilerden yana tercihlerde bulunmalarının tatminkâr bir izahı var mı acaba? bilemiyoruz.
TAZİYE: Kardeşimiz Ecz. Adnan Fedakâr’ın kayınvalidesinin vefatını teessürle öğrendim. Merhumeye Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyorum.