Geçmişten bugüne, yapılan bütün askerî darbelerin veya verilen muhtıraların hemen hemen tek bahaneleri “beka sorunu” idi.
Yani darbeciler kendilerine sivil iktidarların ülkeyi gereği şekilde idare edemediklerini, yanlış iş ve icraatlarda bulunduklarını, bu sebeple ülkeninin bekasını tehlikede gördükleri için milletin helâl reyleriyle iş başına gelen meşrû hükümetleri, ya muhtıralar verererek veya doğrudan askerî darbelerle alaşağı ediyorlardı.
1950’de milletin hür iradesiyle iş başına gelen, maddî ve manevî alanda unutulmaz eserlere imza atarak, milletin kalbinde yer alan Demokrat Partiyi, 1960’da silâh zoruyla alaşağı ettiler. Üç demokrasi kahramanını insafsızca darağacına gönderen darbeci cellâtların bahaneleri de tamamen yalandan ibaret olan güya ülkenin beka sorunu idi.
Keza yine Demokratların devamı olan ve her alanda ülkenin gelişip, ilerlemesi için geceli gündüzlü çalışarak önemli hizmetlerde bulunan Adalet Partisi’ne de “beka sorunu” bahanesiyle 12 Mart 1971’de askerî cunta muhtıra vermek suretiyle iktidara son verdi.
Yine “ülkede anarşi var; Atatürk ilke ve inkilâpları tehlikededir, ülkenin ve milletin geleceği tehlikededir...vs.” gibi bahanelerle cuntacı darbeciler, 12 Eylül 1980’de iş başındaki Adalet Partisi’ne karşı ihtilâl yaparak idareye el koyduklarını görüyoruz.
28 Şubat’ta da aynı darbeci zihniyet “irtica geliyor dolayısıyla ülkenini geleceği tehlikededir beka sorunu var bahanesiyle baskı ve tehditlerle iktidardaki koalisyon hükümetinin iktidarlarına son verdiler.
Bu arada 2007’de mevcut iktidara karşı verilen E-muhtırasında da darbeci zihniyete göre ülkenin “beka sorunu” vardı.
Bütün askerî darbe dönemlerinde görüldü ki kendilerini ülkenin yegâne sahibi ve rejimin bekçileri, sivil halkı ve iktidarları da güvenilmez, itimat edilmez güruh olarak gören darbeci zihniyetin maksatları ülkeyi ve milleti koruyup kollamak olmayıp, “beka sorunu” bahanesiyle makam ve mevkileri gasp ederek, devletin maddî imkânlarına sahip çıkarak debdebeli, şatafatlı bir hayat sürdürmektir.
Ülkenin bekasını sağlama almak bahanesiyle verilen her muhtıra yapılan her bir darbe sonrasında ülkede meydana gelen kargaşa, anarşi, maddî ve manevî alanda yaşanan yıkımlar, oluşan enkazlar darbecilerin gerçek yüzünü ve niyetlerini açığa çıkardı. Maalesef bu güne kadar darbeci cuntalardan hesap sorulmadı. Yıkımların ağır bedelini maalesef bu millet ödedi.
Şimdiye kadar “beka sorununu” terimini hep askerî cenah kullanırken; şimdi de hem de bir mahallî seçim öncesinde bir sivil iktidar gündeme getirmiş oluyor. Hatta nerede ise bu seçimi ikinci plana taşıyarak, ülkenin çok ciddî bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğunu ısrarla dile getirerek, her fırsatta dikkatleri bu tehlikeye çevirmek için çabalıyor. Gerçek hedeflerinin seçimi kazanmak veya kaybetmekten öteye ülkemizin karşı karşıya olduğu beka tehlikesini def etmek için üzerlerine düşen vazife sorumluluklarını yerine getirmek olduğunu beyan ediyorlar. İşte bunun için malûm iki partinin bir araya gelerek ittifak kurduklarını ifade ediyorlar. Bu ittifakın “pazara kadar değil; mezara kadar” devam edeceğini her fırsatta dile getiriyorlar.
İktidarın hemen bütün seçim arefelerinde hep milleti bazı hayalî düşmanlar üzerinden korkutarak, endişelere sevk etmek suretiyle, bu endişe ve korkuları bertaraf etmenin de ancak kendileriyle mümkün olacağına milleti inandırmak suretiyle iktidarlarını sürdürmekte başarılı olduklarına bu güne kadar hep şahit olduk.
Bu defa da ne alâkası varsa bir mahallî seçim arefesinde yine “beka sorunu” üzerinden ortalığa yine bir korku, bir endişe yaymak suretiyle bu seçimi de başarıyla tamamlamak istiyor Cumhur İttifakı.
Kaldı ki hemen her seçim öncesinde “bizim iktidarımızda anarşi ve terör bitecek.. Enflasyon düşecek, işsizlik bitecek. Dışarıda bütün dünyanın kıskandığı, örnek bir Türkiye olacak.. İçeride huzur ve güvenin, barış ve huzurun sağlandığı bir ortamı sağlayacağız..” gibi pembe tabloların bolca reklâmlarından sonra şimdi de “ülkemiz içeride ve dışarıda ciddî tehlike ve risklerle karşı karşıyadır.. Ülkenin beka sorunu var..” gibi beyanların neyin ifadesidir.
On altı senede halledilmeyen “beka sorunu” mahallî seçimleri kazanınca mı halledilecek?