Öteden beri dinî değerlere mesafeli olan, dinî yaşantıya yabancı kesimlerin dünkü yaşantıları ne ise üç aşağı beş yukarı bu gün de aynı.
Geçmişte dinî değerlere aykırı olan giyim kuşamlarından tutun, her türlü hayat tarzlarına varıncaya kadar dün ile bu günkü yaşantılarında hemen hemen kayda değer bir fark yok.
Ama dindar olarak bildiğimiz bizim kesimde durum öyle mi? Dindar olarak bilinen kadınlar ve erkekler olarak bizler yememizle içmemizle, giyimimizle kuşamımızla, kısaca dinî yaşantımızla geçmişte sergilediğimiz o örnek, o nümune-i imtisal yaşantının bu gün neresindeyiz? Dinin emir ve yasaklarına riayet etme noktasında, günah ve haramlardan sakınma hususunda olması gereken hassasiyetlerimizi koruyabildik mi? Giyim kuşamımızla, söz ve beyanlarımızla, hal ve davranışlarımızla örnek olabildik mi? Bu gün itibarıyla bu ve benzeri suallere “evet” diyebilmek maalesef zor.
Dünün tepeden tırnağa bol örtülü giysileriyle, ciddî, vakarlı, utangaç hal ve tavırlarıyla, namahrem erkeklerden sakınan iffet timsali dindar hanımları yerini bu gün artık tepeden tırnağa gösterişli marka ve daracık giyim kuşamlarıyla arz-ı endam eden vakar ve ciddiyetten uzak artık namahrem erkeklerden sakınmayan, lâubali sözde bazı dindar hanımlar türedi maalesef. Dünün yabancıların yanında yiyip içmeyi ayıp sayan gerçekten dindar annelerin yerini bu gün artık bu anlayışı taassup telâkki eden ve artık kalabalık ortamlarda dahi serbestçe yiyen içen; cadde ve sokaklarda çerezini yiyen, elindeki dondurmasını yalayarak arz-ı endam eden mesture, sözde dindar olarak bilinen nice hanımlar... Ve artık toplumda bu ve benzeri hoş olmayan manzaraları normal karşılayan anlayışlar.
Eskinin yabancı erkeklerin bulunduğu ortamlarda bulunmayı ayıp sayan; onlardan kaçan haya timsali kadınların yerini bu gün artık herhangi bir ihtiyaç olmadığı halde namahremlerle iç içe olmayı, namahrem erkeklerin kem nazarlarından sıkılmayan, aldırış etmeyen, lâubali hal ve davranışlarıyla sigaralarını tüttürerek çevrelerine hava atan mesture hanımlar... Ve artık dindarlıkla bağdaşmayan bu nevi alışkanlıkları hiç de yadırgamayan dindar olarak bilinen kesimdeki anlayış...
Bir taraftan endişeli ses tonlarıyla çocuk tecavüzlerinden bahsederken; diğer taraftan da üç-beş yaşındaki günahsız, masum kız çocuğunu deyim yerinde ise “manken” kıyafetiyle gezdirmekte beis görmeyen güya mesture dindar annelere ne demeli?
Yine dindar geçinen bazı tesettürlü hanımların düğünlerde namahrem erkeklerle kolkola halay çekmeleri... Ve böylece dinin emir ve yasaklarını hiçe sayan bu gibi pespayeliklerin dindar kesimlerce de normal karşılanması gibi garabetler...
Dindar olarak bilinen kesimdeki bu içler acısı yozlaşmaların ve savrulmaların dindar olarak bilinen bu iktidar döneminde tavan yapması da bir defa daha gösteriyor ki, gerçek manada toplumun dindarlaşması öyle tepeden inme, yukarıdan aşağıya doğru yol ve yöntemlerle olmuyor.
Unutulmamalı ki bilerek veya bilmeyerek biçare hanımların içine düştükleri korkunç durumdan başta ifsat komitelerinin yanında sorumluluklarını bilmeyen, erkeklerin payı büyüktür. Yaşananlar Üstadın; “heva ve hevesleriyle erkekler kadınlaşırsa; kadınlar da hayasızlaşarak erkekleşirler” tesbitlerini teyit ediyor. Bu meyanda Üstadın ahirzamanın dehşetli fitnesine bazı mesture hanımların kendi istekleriyle gireceklerine dair haberleri de calib-i dikkattir.
Yine Peygamberimizin (asm); “fitne-i ahirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hakim olmaz.” Bunun için bin üç yüz sene zarfında, emr-i peygaberiyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş, azab-ı kabirden sonra Deccalın fitnesinden ve ahir zamanın fitnesinden bizi koru duâsı vird-i ümmet olmuş.”