Uzunca bir zamandır alkol, uyuşturucu, kumar gibi kötü alışkanlıkların ilkokul çağındaki çocuklara kadar sirayet etmesi ve bu sebeple hemen her gün işlenen cinayetler de gösteriyor ki gidişat hayra alâmet değil.
“Kimse bizden tinerci bir gençlik yetiştirmesini beklemesin.. Elbette dindar bir nesil yetiştireceğiz” gibi kulağa hoş gelen beyanlarının üzerinden seneler geçtiği halde maalesef değişen bir şey yok.
Aynı topraklarda yaşayan insanların bile birbirilerine şüphe ve endişe ile baktıkları; dost, akraba ve akranların bile bir araya gelip sohbet ve muhabbetlerde bulunmaktan çekindikleri de hoş olmayan bir tablo. Aynı ülke insanlarının aralarında bir türlü sonlandırılmayan çekişme sürtüşmelerin, gerginlik ve kutuplaşmaların devam ediyor olması hepimizi üzen bir başka durum.
Aynı Allah’a, aynı kitaba, aynı peygambere inanan mü’minlerin sırf farklı siyasî görüşlere sahip oldukları için birbirilerine olmadık isnat ve iftiralarda bulunmaları ne ile izah edilir. Bilinmelidir ki böyle dahili çekişmeler birlik ve beraberliğimizi tehdit eden harici güç odaklarına yarıyor.
Birbirimizle uğraşıp, olmadık isnat ve ithamlarda bulunmak yerine hep beraber başta gençlerimiz olmak üzere manevî alanda yaşanan erozyonlara kafa yoralım diyorum. İlkokul çağındaki çocuklarımıza kadar sirayet eden alkol ve uyuşturucular. Ailevî kavgalar ve tavan yapan boşanmalar. Ar damarlarını çatlatan müstehcenlikler...
Dindar kimlikli bir iktidar döneminde hepimizin içini kanatan bu tablonun verdiği mesajı okuyup, gerekli dersi çıkaramıyorsak vay halimize! Sınır tanımayan müstehcenliklere ne demeli? Artarak devam etmekte olan yolsuzluklar hangi anlama geliyor? Hukuksuz, keyfi tutuklamaları nasıl yorumlamalı?
Ve bu hataları görerek “Eğer dindarlık buysa bize de lâzım değil” diyerek sefahate yönelenlere maalesef şahit oluyoruz.
Ve yapılan araştırmalara göre son on yılda yüzde 77 olan dindar kesimin yüzde 65’e gerilemiş olduğunu; “ateistim” diyenlerin sayılarının da üç katına çıktığını öğrenmiş oluyoruz ki tüyler ürpertici bir tablodur.
Bu gidişat nelere işaret ediyor sizce? Bize hangi mesajları veriyor acaba? Dinî değerlere yabancı olan bir iktidar değil; her fırsatta dindar olduklarını nazarlara vermeyi adet haline getiren bir iktidar döneminde bunlar oluyor.
Olup bitenler bir elinde siyaset topuzunu tutan; diğer elinde Kur’ân’ı kendilerine siper eden ve bir arayış içinde olan bir çok müteahhirleri hayal kırıklıklarına uğratan siyasî kadrolar gerçekten dine hizmet mi ediyorlar? Yoksa farkına varmadan dinî değerlere perde mi oluyorlar?