Bir zamanlar cemaatleri kastederek; “biz var olduğumuz için siz varsınız..” yani varlığınız ve himayemiz altında varlıklarını sürdürüyorlar anlamında sözler sarfeden şimdi cemaatleri toptan hedef tahtasına koyarak itibarsızlaştırmakla kalmayıp, varlıklarına son verdirmek için üretilen proje ve senaryolar hangi anlama geliyor acaba?
15 Temmuz meş’um kalkışmasının ağır bedelini suçlu suçsuz ayırımı yapmadan malûm cemaatin hepsine mal ederek, on binlerce masumun mağduriyetleri yetmiyormuş gibi; o cemaatle hesaplaşma adına bütün cemaatleri potansiyel tehlike sınıfına koyarak, peşinen sanık sandalyasına oturtulması, ne iktidarın ne de ülkenin ve milletin hayrına değildir.
Hem içeride hem de dışarıda ülkenin saymakla bitiremeyeceğimiz kadar acilen çözüm bekleyen problemleri varken, bunları görmezden gelip, sanki bu kaosları, bu sıkıntıları cemaatler meydana getirmiş gibi, onları hedef tahtasına koyarak sorguya çekmek, iyi niyetli iktidarların değil; ancak perde arkasındaki bazı karanlık, şer odaklarının gizli, sinsi oyunları olabilir.
Asla iktidarın ve ülkenin faydasına olmayan bu senaryolar, bu projeler açıkça; “bütün cemaatlerin kökünü kazıyacağız” tehditlerinde bulunan zatın sinsi oyunları ve tuzakları olmasın. Bu noktada iş başındaki iktidarı temkinli ve dikkatli olmaya dâvet ediyoruz.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Cemaatler bu iktidar sayesinde değil; yüzyıllardır var olan, din-i mübine hizmet etmek suretiyle ülkenin asayiş ve emniyetine, huzur ve sükûnuna önemli katkılarda bulunan yapılardır. Tabiin zamanından bu yana var olan ve o günden bu güne kadar manevî alanda, insanların bilhassa çocukların ve gençlerin ailelerine, vatanlarına, milletlerine faydalı birer fert olarak yetişmeleri hususunda önemli faaliyetlerde, hizmetlerde bulundukları hemen herkesin malûmudur.
Bu güne kadar ülke idarelerini ellerinde bulunduran idarecilerin çoğu bir taraftan daha ülkelerinin maddî alanındaki kalkınma ve ilerlemesiyle meşgul olurken; ülkelerin huzur ve sükûnu, emniyet ve asayişi açısından önemli olan manevî hizmetlerin yerine getirilmesi hizmetlerin de çoğunlukla dine hizmeti gaye edinen cemaatlere havale ediyorlardı. Böyle davranmayıp, dinî değerlerin değerini görmezlikten gelip, dine hizmeti gaye edinen cemaatleri tehdit ve tehlike olarak gören cumhuriyetle beraber ülkenin idaresini elinde bulunduranlar, bazı keyfi kanunları devreye sokarak, tekke, zaviye gibi dine hizmeti gaye edinen bütün yapıların kapılarına kilit vurarak varlıklarına son verdi. Bu zihniyetin devamı konumundaki tek parti dönemindeki hükümetler de çok partili dönem dediğimiz Demokrat Parti’nin iktidarlarına kadar dine hizmet eden cemaatlerle, guruplarla mücadele etmeye devam ettiler.
Ne acı bir gerçektir ki bu defa hem de dindar diye bilinen bir iktidar döneminde malûm cemaat bahane edilerek aynı sinsi senaryolar ve projeler devreye sokulmaya çalışılıyor. Tedbir adı altında hayalî faraziyerle topyekûn bütün cemaatler potansiyel tehlike görülerek, hedef tahtasına koyuyorlar.
Böyle bir davranış, ülkemizin var olan sıkıntılarına deva mı olur; yoksa içerideki ve dışarıdaki karanlık odakların, şer güçlerin işine mi yarar?