"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güler misin, ağlar mısın?

Hüseyin GÜLTEKİN
20 Ekim 2014, Pazartesi 00:03
Risale-i Nur’da geçen; bir zaman bir padişahın düçar kaldığı bir hastalığına ilâç olarak bir çocuğun kanı tesbiti yapılmış.

Bu enteresan ve şaşırtıcı tesbit ve teşhisi duyan çocuğun güldüğünü gören yakınları, neden güldüğü sualine çocuk şu karşılığı verir: “Böyle emsali olmayan bir durum karşısında insan önce şikâyetini padişaha yapar. Halbuki padişah hastalığının tedavisi için kanımı istiyor. Sonra hakkını aramak için hâkime baş vurur. Görüyorsunuz ki hâkim de kanımın verilmesine karar veriyor. Bu olup biten kanunsuzluklar, keyfilikler karşısında son bir çare olarak, derdini, üzüntüsünü babasına anlatır. İşte görüyorsunuz ki babam da kanımın padişaha verilmesine razı oluyor. Bu durum karşısında ancak gülünür” diyor.
Risale-i Nur’da geçen temsili, fakat içinde bir çok hakikate işaret eden bu temsili hikâyedeki çarpıklıkları, aykırılıkları, tezatları her halde fark ediyorsunuz. Padişahın hayatı uğruna hak hukuk hem de bir hâkimin kararıyla ayaklar altına alınıyor. Bir baba padişahın hatırı için evlâdına karşı olması gereken şefkatini, merhametini bir kenara koyabiliyor. Kısaca bir masum çocuğunu korumakla vazifeli padişah, hâkim ve baba, çocuğun katledilmesi noktasın ittifak ediyorlar. İşte böyle dünyada emsali olmayan bir hukuk cinayeti karşısında masum çocuğa da ağlamak yerine kahkaha atarak gülmek düşüyor.
Hasta padişah konumundaki hükümetimiz, çözmekle vazifeli olduğu yığınla sıkıntı, problem dururken, hiçbir gerekçe olmadan, dert ve sıkıntılarına çare arama noktasında, maddî ve manevî marazlara deva olan Risale-i Nur’dan faydalanmanın ötesinde, belki de dünyada emsali olmayan bir uygulama ile Risale-i Nur’lara bandrol yasağı getirmeye, bununla da yetinmeyerek, bu eser külliyatının hepsini inhisarı altına almaya çalışıyor. Güya bunu gerçekleştirmekle var olan bütün dert ve sıkıntıları çözmüş olacak hükümetimiz.
Derdine ve aynı zamanda milletin dert ve sıkıntılarına çare arayışları noktasında hükümetin Risalelere getirdiği böyle yasak ve inhisarcılık gibi kanunsuz, gereksiz ve keyfi girişimlerine mani olmakla yükümlü olan çoğu hukuk çevreleri de olup bitene sessiz ve seyirci kalmakla o masum çocuğun kanını padişaha vermeye karar veren hâkimin rolünü üstlenmiş oluyorlar.
Kendilerini Risale-i Nur’ların hakîki vârisleri ve hâmileri oldukları iddiasında olan o masum çocuğun babası konumunda olan ağabey ve bazı dostlar da hükümetin Nur Külliyatına ve camiaya yönelik bu gayri kanunî, keyfi ve tehlikeli uygulamalarına karşı çıkmanın ötesinde, o babanın padişahın hastalığının tedavisi için evlâdının kanının verilmesine razı olması gibi, hükümetin bu sinsi uygulamalarına taraftar çıkarak, belki de farkına varmadan Risale-i Nurların yasaklanmasına veya esaret altına alınmasına katkıda bulunarak, rıza gösteriyorlar maalesef.
Güler misin, ağlar mısın şu garip ve enteresan tabloya... Hiçbir mantıklı izahı olmayan bu hukuksuz, keyfi uygulamalara karşı bize de her halde gülmek düşüyor. Hem de dindar diye bilinen bir hükümetin eliyle Risale-i Nur eserlerine getirilen yayın yasağına ne demeli? Bir de kurulan bu sinsi tuzakları fark edemeyerek, yapılanlara alkış tutanlara ne demeli?  Neresinden bakılırsa bakılsın Nur Külliyatına ve camiasına yönelik oynanan oyunlarda, yazılan senaryolarda, kurulan tuzaklarda ifsat komitelerinin parmak izlerinin bulunduğu bedihi olan bu uygulamaları fark edemeyip, halen hayırlara yorumlamaya devam eden dostların bu safderunluğuna karşı feraset, basiret temennisinden başka elimizden bir şey gelmiyor.    

Okunma Sayısı: 2245
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    21.10.2014 11:32:23

    “Bu memleketin vatanperver siyasileri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tab ederek resmi neşretmeleri lazımdır ki, bu iki belaya karşı siper olsun. …Risale’in Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî vazifesini görebilir. Hadiste rivayet edildiği üzere: “sadaka belayı defediyor.” Risale-i Nur da öylece belanın define vesiledir. İlişilmesi halinde ise semavi ve arzı belalara davetiyedir. Hüseyin Bey; Meseleyi güzel ifade etmişsiniz, Allah razı olsun…

  • hüseyin Said

    20.10.2014 10:06:24

    acaba diyorum bu mesele bir tokat bir uyarı mı !!!!! acaba Risale-i Nur'un satışından elde edilen maddiyat zenginlik için mi kullanıldı ya da kullanılmasa bile öyle mi düşünüldü de Cenab-ı Allah bu musibeti verdi ???

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı