"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Manevî yangın devam ediyor

Hüseyin GÜLTEKİN
05 Mart 2018, Pazartesi

Alkol ve uyuşturucu yaşının 11-12’li yaşlara düştüğünü; iğrenç müstehcenliğin artık moda sayıldığını; rüşvet, hırsızlık, yolsuzlukların kol gezdiğini; gayr-ı meşrû beraberlikleri, cinsel taciz ve tecavüzlerin sıradanlaştığını; aile içi kavgaların ve boşanmalardaki artışların tavan yaptığını; artarak devam etmekte olan gerginliklerin, kavgaların her kesime sirayet ettiğini; artarak devam eden anarşi ve terör olaylarını, suç oranlarındaki artışların sonucu olarak mevcut hapishanelere ilâve olarak habire yeni hapishanelerin inşa edildiğini... gibi toplumun geleceğini ciddî manada tehdit eden, hepimizi derinden yaralayan bu korkunç gidişatı dert edinen var mı acaba?

Zaman zaman manevî hizmetler açısından sınıfta kaldıklarını, toplumdaki bu ahlâkî aşınmadan kendilerinin de müşteki olduklarını, ama bu korkunç gidişata bir çare, bir tedavi noktasında aciz kaldıklarını itiraf eden dindar ve muhafazakâr olarak bilinen iktidarın bu çaresizliğinden hemen her kesimin özellikle bu iç açıcı olmayan gidişatı durdurmakta mutlaka başarılı olacaklarına inandıkları için 16 yıldır kayıtsız şartsız destek veren dindar ve muhafazakâr kesimler ge- rekli dersi aldılar mı? bilemiyoruz. 

Görebildiğimiz kadarıyla artarak devam etmekte olan toplumdaki çürümüşlükten ders almak bir tarafa başta malûm medya olmak üzere, tamamen poiitize olan, yanlışları görebilme basiretini kaybeden malûm çevreler, bu korkunç gidişatı görebilmek bir tarafa, toplumun hatta devletin bütün kademelerinin dahi tamamen dindarlaştığını, her tarafın süt liman olduğunu iddia ediyorlar maalesef. Ne diyelim Allah (cc) basiret, feraset versin...

Üstad Bediüzzaman’ın yaklaşık bir asır önce; “Alevleri göklere yükselen bir manevî yangın görüyorum; içinde evlâdım yanıyor; imanımın tutuşmuş yanıyor... O yangını söndürmeye koşuyorum..” diye feveran ederek haber verdiği dehşetli yürek yakıcı gidişattan bihaber olan insanların bu duyarsızlıklarını, bu nemelâzımcılıklarını anlamak belki de mümkün. Velâkin Üstadın; “İçinde evlâdım yanıyor; imanım tutuşmuş yanıyor..”  feveranından haberdar olan bir çok ihvanın bu duyarsızlıklarına, bu nemelâzımcılıklarına ne demeli?         

Şu dile getirmeye çalıştığımız acı gerçeklerden dahi rahatsız olup; “Canım her şeyi devletten, hükümetten beklemeyin... Ahlâkî aşınmanın yegâne sorumlusu hükümet  midir?.. Bu konuda herkesin sorumluluğu var..” gibi itirazları hep duyuyoruz. Elhak doğrudur; biz herşeyi hükümetten beklemeyelim; velâkin hükümet yetkilileri de; “Kimse bizden tinerci gençlik yetiştirmemizi beklemesin; elbette dindar bir nesil yetiştireceğiz...” gibi kulağa hoş gelen içi boş sloganlarla nabza göre şerbet vermesin. Ayrıca; “Bizim sayemizde dinî cemaatler vardır; biz olmasak siz yoksunuz..” gibi beyanlarla kendilerini dinin ve dindarların yegâne hamisi ve koruyucusu olarak lanse ederken; diğer taraftan da tam tersi uygulamalarla toplumun yozlaşmasına, savrulmasına zemin hazırlamasın.

Kaldı ki biz zaten öteden beri siyasî iktidarlar eliyle öyle tepeden inme usûllerle, yukarıdan aşağıya doğru metodlarla, uygulamalarla toplumun istenilen manada dindarlaşmasının mümkün olmadığına inanıyoruz. Ancak toplumdaki ahlâkî aşınmalara, yozlaşmalara sebep olan, huzur ve sükûnu bozan alkol, uyuşturucu, kumar, rüşvet, yolsuzluk gibi kötü alışkanlıkların önlenmesi açısından siyasî iktidarların yerine getirmekle mükellef oldukları bazı kanuni mükellefiyetlerinin bulunduğunu da unutmamak lâzım.

Okunma Sayısı: 3010
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    5.3.2018 13:21:54

    Yeni Asya'nın, herkesin "araziye uyduğu" şu korku ve baskı döneminde bile kalemleriyle ve Mağdur Kürsüsü kurarak yapılan haksız, hukuksuz, keyfi uygulamaların netice verdiği zulümleri dile getirmesi bile tek başına büyük bir hizmet olmakla her türlü takdir, tebrik, teşekkür ve duayı hak ediyor. Bir fincan acı kahvenin bile kırk yıl hatırı vardır, derler. Oysa yapılan sıradan şeyler değil. Bir yanda adalet namına kendi insanına yapılan zulümler, bir yanda toplumsal çürümeyi ve dağılmayı netice veren vahim gidişat. "Kutsalını" siyasal olanla değiştiren, particiliği "kutlu dâvâ" olarak görerek "dindar iktidarın" hatalarına gözünü, kulağını, ağzını kapatmış kitleler. Gidişatı daha vahim hale getiren de budur. Darbe ve süreç görmüş birisi olarak şunu sormak istiyorum: Hiç bu dönem kadar menfiliğin art arda hem de artarak yaşandığı bir zaman dilimi var mıdır? Samanı bile ithal eden bir ülkede, "yerli ve milli" temalı hoş fakat içi boş bir hamaset nutku bile çok kolay alıcı bulabiliyor.

  • Gündüz Alp-2

    5.3.2018 12:26:04

    Bir ülkede saraylar ve yeni hapishaneler inşa ediliyorsa, başımızı iki elimizin arasına alıp, derin derin düşünmemiz icap eder. İtibarı sarayda, emniyet ve asayişi yeni cezaevleri inşa etmekte arıyor olmamız; hadiseler lisanıyla bize, gidişatın vahim, yönetimin yanlış olduğunu söylüyor. İktidarda İslamcı kadronun olması gerçeği değiştirmiyor. "Maneviyatta sınıfta" kaldığını kendileri ikrar etmedi mi? "Neme lâzım!" diyenler Yahya Efendi ile Kanuni arasında geçen "Neme lazım Sultanım!" sohbetini okumalarını tavsiye ederiz. Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye "İnsan yaşat ki devlet yaşasın" diyen öğütlerini. Toplumsal barış ve huzur istiyor isek (ki herkes istiyor) bunun yolu da yordamı da, hürriyetçi demokrasiden geçiyor.

  • Gündüz Alp

    5.3.2018 12:15:21

    Sayın Gültekin, Öncelikle "Yangın var!" diyen yazınız için teşekkür ediyorum. Ülkenin ve milletin gündemini fazlasıyla meşgul eden kayıkçı kavgası türünden ibaret karşılıklı siyasi "atraksiyon" ve "ajitasyon"lardan aklımızı, fikrimiz, yakamızı bir kurtarabilsek, sizin pek haklı olarak sayıp dökdüğünüz menfi ve vahim gidişatın farkına varacağız. Yazınızın birinci paragrafını okuyunca kendi kendime "hangi ülkeden bahsediyor acaba?" dedim. Müslüman bir ülke, Müslüman bir toplum ve "dindar" olduğu iddia olunan, söylenen siyasal İslamcı kadroların iş başında, iktidarda olduğu (16 yıllık) bir dönem ve Türkiye manzarası. Vah ki ne vah! İstiklal Marşı şairimiz diyor ki: "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez." Ülkede manevi yangına ilave olarak "tefrika" yok mu? Lütfen bu "tefrika yangınına" da temas ederseniz iyi olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı