"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meziyet ve kabiliyetlerimiz bizi tehlikeye atar mı?

Hüseyin GÜLTEKİN
29 Haziran 2015, Pazartesi
Belirli bazı özelliklerinden güzelliklerinden hareketle, birer kibir ve gurur sembollerine bürünen bazı insanları gördükçe, nice özelliklere, güzelliklere sahip oldukları halde, mahviyet ve tevazu sembolü olan şahsiyetleri daha yakından tanımış oluyoruz.

Adı çokça bilinen bir gazetede veya dergide yazar olduğu için havasından geçilmeyen bu insanların kaleme aldıkları beş-on eseri de varsa ve bu eserler biraz da okuyucuların takdir ve beğenilerine mazhar olmuş ise çevrelerinde artık ünlü yazar payesine erişmiş bu insanlardaki enaniyet ve gururlarını gördükçe, altı bin sayfalık emsalsiz bir şaheser külliyatını sessiz sedasız bir şekilde bütün insanlığın istifadesine sunduktan sonra da dönüp onu sahiplenmeyen böyle bir dahinin büyüklüğünü bir defa daha öğrenmiş oluyoruz.

Uzunca bir zaman diliminde cemaatte bulunmuş, temayüz ederek önemli hizmetler yapmış, cemaatin hizmet maksatlı faaliyetlerinde bulunmuş, panellerinde, konferanslarında konuşmacı olarak bulunmuş, yayın organlarında bulunmuş; sonrasında da kendisinde var olan bazı meziyet ve kabiliyetlerin yüce Allah’ın kendisine bahşettiği birer ikram, birer ihsan olduğunu kulak ardı ederek, bu ikramları, bu nimetleri doğrudan kendine mal ederek, farkına varmadan nefs-i emmarenin tahrikiyle ucb ve gururun tuzağına düşenlere şahit olduk. Sonrasında da bu insanlarda hep önde, hep vitrinde görünme arzu ve iştiyakı içinde olmak, çevresindeki mesai arkadaşlarından hep bir imtiyaz beklentisinde olmak, dâvâ arkadaşlarına dahi devamlı pederane, mürşidâne bir tavır içinde olmak gibi olmaması gereken hal ve davranışların zuhuru neticesinde uzun zamanlar mensubu bulunduğu camiayı  beğenmeyerek terk eden nice, kendilerini çok beğenen, hodfüruş insanları görünce, onca ilmine, onca feyiz ve faziletlerine, onca istidat ve kabiliyetlerine rağmen, “ben bir hiçim.. Ben bir kuru çubuk hükmündeyim... Ben bir ders arkadaşınızım.. Said yoktur, Said’in ehliyeti de yoktur..” gibi tevazu ve mahviyet yüklü ifadelerle kendisini hep kamufle eden böyle bir din büyüğünün dünyevî hiçbir makam ve mevkiye sahip olmayan çoğu işçi, çiftçi, marangoz, çerçi, kimisi de âmi, ümmi o saff-ı evvel dediğimiz bahtiyarlarla beraber teşrik-i mesai ederek iman ve Kur’ân hizmetlerini yapan Bediüzzaman’ın nümune-i imtisal olan bu halini öğrenince gerçek din büyüğü olmanın öyle kolay bir iş olmadığını biliyoruz. 

Yine günümüzde bir çok ehl-i dinin, hatta din-i mübine hizmet etmek için yola çıkan çoğu cemaat mensuplarının dahi aslî vazifelerini bir kenara koyarak bazılarının dünyevî makam ve mevkileri kapma yarışlarına girdiklerini; kimilerinin bazı maddi imkânları elde etme yarışlarına giriştiklerini görünce; Bediüzzaman’ın kendisine teklif edilen mebuslukları, celbedici maaşları, köşkleri sarayları hiç tereddüt etmeden elinin tersiyle nasıl da reddettiğini öğrenince, gerçek din büyüklüğünün nasıl bir şey olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz.

Okunma Sayısı: 1330
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Karayel

    30.6.2015 07:00:57

    Sen benim kim oldugumu biliyor musun? Ceketinin dügmelerini karsimda ilikliyeceksin... vs,vb... Gibi Süfyanin hayat felsefesinde egitilmis ve putlasmis egolar kendini, ayak bastigi yerin ve iskembesinin gaziyla tütsüledigi makam koltugunun Firavunu sanir. Rivayetlerde vardir ki Islam Deccali Süfyan da Kur'an'i Sünneti bilir, cok iyi anlar fakat iman etmez! Elhasil bazi kisilerin ebedî hayat kurtaran edviyeleri cok iyi bilmesi kesin bir netice dogurmaz, kimbilir onlardan bazilari minarenin tepesinden düsüp belki Süfyan'in ve zihniyetinin yalakasi olmustur. Böylesine müstekreh ve igrenc haletin Risale-i Nur şakirdlerinden yüz derece uzak olduğu ümidindeyim.

  • Garib Doğu

    29.6.2015 17:02:46

    Mikail kardeşim,bana fazla iltifat etmiş.Haddimin fevkinde bir yük yüklemiş.Doğruları tasdik,yanlışları tashih gibi çok ağır bir vazifeyi yapmak benim gibi bir acizin kârı olamaz.Bunu kabul etmem mümkün değildir. Bu meziyet ustadımızda,Risale-i Nurda ve halis muhlis Nur talebelerinde vardır. Mikâil kardeşimin bana olan bu iltifatını samimi ve halis bir duası olarak kabul ediyorum.Allah razı olsun.Selamın en güzeli ve muhabbetin en latifiyle mukabele ediyor, iki cihan saadetini diliyor,sıhhat ve afiyet içinde o nurlu kaleminden okka okka nur akmasını cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.

  • Rüstem Garzanlı

    29.6.2015 14:41:44

    Meziyet ve kabiliyetlerimiz bizi tehlikeye atar mı? Evet, evet, evet.. Atar!. Hem de sonunda hem şaş,hem faş, hem de kâş etirir... Cenab-ı Allah kimseyi meziyet ve kabiliyetinden dolayı imtihana tabi tutmasın Huseyin abi; günümüzün yarasına parmak basmışsın. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana ne yaparsan yap davul da zurna da az.....

  • Mikail Yaprak

    29.6.2015 12:48:17

    Böylesi yazılara çok ihtiyaç var. Bizim on gün önceki "İÇİMİZDEKİ 'DEHA'YA DİKKAT" yazısının devamı ve mütemmimi gibi olmuş. Garip Doğu da, hem meziyetini, hem de asıl ismini hafa turabında saklayarak, müdakkik nazarla bütün yazıları takip ediyor. Doğruları tasdik, yanlışları tashih ediyor. Bu vesileyle ona da (ismi ve adresi mahfuz olduğu için) buradan selam ve muhabbetlerimi iletmiş olayım. Hayırlı Ramazanlar

  • Garib Doğu

    29.6.2015 09:06:51

    Makale, kendisinde bazı meziyetler görüp şaşıran, ne oldum delisine dönen,ucb ve fahre ,kapılanların serencamını güzelce dile getirmiş.Yaşanan hayatı ifade etmiş,olanları anlatmıştır..Bu şekilde istikametini kaybedenler bir hayli fazla.Çoğunu biliyoruz. Maalesef bu zevata verilen bazı meziyetlerin İlahi birer ikram olduğu noktası unutuluyor.Eğer bir fazilet,meziyet,kabiliyet varsa ikrar edin fakat temellük etmeyin,sahip çıkmayın,bir ikramı ilahi,medarı şükran bir nimet olarak kabul edin,ucb ve riyadan kurtulun, diyor Aziz Üstad.Yoksa iyiliği rahmeti İlahiyeden,kötülüğü nefsinden bilmek hakikatına muhalefet edilmiş olur .Ayrıca Fela tüzekkü enfüseküm,ayeti de pek nazara alınmıyor.Ve ''Eğer bir meziyetin varsa, hafa toprağında kalsın'' diyor sevgili Üstadımız.O gizlilik toprağında güneş olup,etrafa feyiz vermek kabilken,açığa çıkarsa söner gidersin diyor.

  • Süleyman Yaprak

    29.6.2015 05:39:52

    Çok güzel bir mukayeseli bakış açısı.. Teşekkürler. Hem de sahip olduğu meziyetler kendisine ait olmadığı halde! "İyilikler Allah'tan, kötülükler nefisten" âyetine muhalefet edercesine.. Küfre kapı aralayan şirk-i hafî suretinde.. "Şüphesiz insan çok cahil ve çok zâlimdir"

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı