"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önemli olan şahıs değil, şahs-ı manevîdir

Hüseyin GÜLTEKİN
24 Aralık 2018, Pazartesi
Yüce Allah; “ihtilâfa düşmeyin; sonra kuvvetiniz elden gider” (Enfal 146) buyurmak suretiyle, mü’minler açısından birlik beraberliğin önemine; tefrika ve ihtilâfın da tehlikelerine işaret buyuruyor.

Efendimiz (asm); “Allah’ın kudret eli cemaat üzerindedir” buyurmak suretiyle cemaat olmanın ehemmiyetine işaret buyuruyor.

Yine Peygamberimiz (asm); ”Cemaat rahmet; ayrılık azaptır.” buyurarak rahmetin cemaatte; azabın da tefrika ve ayrılıklarda olduğuna dikkatleri çekiyor...

Otuz bir Mart’ta isyan eden sekiz taburu bir nutukla itaate getiren; bir makale ile otuz bin kişiyi İttihad-ı Muhammediye’ye  (asm) dahil eden; Ayasofya’da onbinlerce kişiye nutkunu dinlettiren, Cami-i Emevi’de içinde yüz ehl-i ilim bulunan on bin kişilik bir cemaate hayranlıkla hutbesini dinlettiren Üstad Bediüzzaman gibi bir dahi, onun gibi iman Kur’ân dâvâsının eşsiz bir müdafii, mürşidi, çağlara ışık tutan bir müceddidi, müçtehidi saymakla bitiremeyeceğimiz meziyetlerini bir kenara koyarak; “ben bir hiçim.. Ben bir çekirdektim çürüdüm.. Ben bir kuru çubuk hükmündeyim.. Ben nefsimi terbiye etmemişim... Ben kendimi beğenmiyorum.. Bütün dünya beni methetse, inandıramazlar ki ben iyiyim...” diyor. Bediüzzaman bu gibi serapa mahviyet ve tevazu yüklü ifade ve beyanlarla bir taraftan din büyüğü olmanın yolunun bu gibi harika hal ve davranışlardan geçtiğini nazarlara veririken; diğer taraftan da kendilerinde bazı meziyet ve istidatların olduğunun vehmiyle gurur ve kibir abidesi kesilen, başları göklere değen, çevrelerine tepeden bakan mağrurlara, mütekebbirlere dikkatleri çekiyor.

Harika dehasıyla, üstün zekâ, basiret ve ferasetiyle, gıptakârane ilmiyle irfanıyla, feyziyle faziletiyle, takvasıyla ihlâsıyla nam salmış, altı bin sayfalık şaheserinin sahibi en mütemerrit, en muannit dinsizleri dahi ikna veya ilzam kabiliyetine sahip, nice paşalara, padişahlara, kumandanlara muhatap olan Üstad Bediüzzaman, bütün bu meziyetlerini, istidatlarını bir kenara koyarak gelip Barla’da, Isparta’da, Kastamonu’da, Emirdağı’nda çoğunluğu işçi, çiftçi, marangoz, görünürde ami ümmi köylülere  “aziz, sıddık, sebatkâr, muhlis, kahraman kardeşlerim..” diyor. Bir taraftan ahir zamanda din-i mübine hizmet etmenin yolunu yordamını, metodunu nazarlara verirken; diğer taraftan da isimlerinin önünde bazı ünvanların bulunduğu, dünyevî bazı makam ve mevkilere sahip, bazı mağrur ve mütekebbir zevatın bu itici hal ve tavırlarıyla dine hizmet etmenin ötesinde, dinî değerlere perde olup zarar vereceklerinin mesajlarını veriyor Üstad Bediüzzaman.     

Yine bazı şahısların kendilerinde vehmettikleri bazı meziyetlerin, bazı rüçhaniyetlerin, bazı istidatların sevkiyle nefislerine aldanarak, şahıslarını nazarlara vererek, kalıcılığı ve semeresi olmayan, şahıs odaklı hizmet biçimiyle meydana çıkacaklarını görmüş olmalı ki Üstad Bediüzzaman bütün şahsî meziyetlerini, her alandaki karizmasını, dehasını bir kenara koyarak kardeşlerim; ”Zaman şahıs zamanı değil, şahs-ı manevî zamanıdır. Risale-i Nur’da şahıs yok, şahs-ı manevî var. Ben bir hiçim, Risale-i Nur Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân’dan süzülmüştür. Şeref ve hüsün Kur’ân’ındır. Şahsımla Risale-i Nur iltibas edilmiş; meziyet, Risale-i Nur’a aittir.” (Tarihçe-i Hayat, s. 605) beyanında bulunmuştur.

Birer emanet ve birer nimet-i İlâhiye olarak Yüce Allah’ın kendilerine vermiş olduğu bazı meziyetleri, bazı istidatları sahiplenerek, temellük ederek gurur ve kibir marazına tutulan bazı insanlar Üstadın; ”ferdi şahısların dehası ne kadar harika da olsa cemaatin şahs-ı manevisinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir” ikaz ve tavsiyelerini kulak ardı ederek cemaat ile beraber hizmet etmenin önemini ve zaruretini dikkate almadan yalnız başlarına güya hizmete soyunurlar.

Geldiğimiz noktada Üstad Bediüzzaman’ın ikaz ve tavsiyelerini kulak ardı ederek; “Herhangi bir cemaate intisap etmenin gereği yok... Mert olan, fert olmaktan korkmaz... Ben yalnız başıma da dine hizmet ederim..” gibi beylik lâflarla ferdi, şahıs odaklı bir biçimde dine hizmet gayesiyle yola çıkan bir çok dostlarımızın bu tavır ve tercihleriyle  Kemalistlerin bir sinsi proje olarak gündeme getirdikleri ve maalesef bir çok sözde dindar ve muhafazakâr kesimlerinde de taraftar çıkarak destek verdikleri malûm cemaatin bazı yanlışlarından hareketle” cemaatlere ne gerek var?.. 

Cemaatler ülkemizin geleceği için tehlikeli yapılardır... Cami cemaati bize yeter...” gibi ipe sapa gelmeyen isnatlar ve iddialarına dostlarımız belki de farkına varmadan kuvvet vermiyorlar mı sizce?   

Okunma Sayısı: 1844
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı