Onlar her ne kadar; “biz artık Millî Görüş gömleğini çıkardık” deseler de Üstad Bediüzzaman’ın siyaset noktasında kesin bir dil ile reddettiği mazisi Cevat Rıfat Atilhan’a, Eşref Edip’e ve N. Fazıl Kısakürek’e dayanan ve merhum Erbakan ile devam etmekte olan siyasî zevatla olan bağlarını devam ettiriyorlar ve kendilerinin de onların yolunda olduklarını ifade ediyorlar.
Ne yazık ki, Bediüzzaman’ı rehber ve üstad olarak kabul eden, onun nazarlara verdiği ölçü ve prensiplerinden haberdar olan bir çok Nur Talebesi, Üstad Bediüzzaman’ın siyaset noktasında kesin bir ifade ile reddettiği Siyasal İslâmın beyin takımının arkasından giden, onları rehber ve üstadları olarak kabul eden bu günkü siyasî kadroların saflarında yer alarak destek veriyorlar.
Üstad Bediüzzaman’ın yıllar önceden teşhis ederek karşı çıktığı, aradan yıllar geçse de duruş, tercih ve tavırlarında hiçbir değişiklik yapma ihtiyacı duymadan, mazideki üstad ve liderlerinin tavsiyeleri istikametinde yollarına devam etmekte olan bu siyasî kadrolardan yana tercihlerde bulunmanın hangi anlama geldiğini anlamak gerçekten zor.
“Millî Görüş” geleneğinin ilk adımının atılacağı Millî Nizam Partisi’nin kuruluş arefesinde içlerinde Nurun saff-ı evvel talebelerinden bazı ağabeylerin de bulunduğu bir istişare toplantısında, yapılan fikir alış verişleri sonucunda çıkan karara karşı Erbakan Hoca’nın; “Ben bir de şeyhime danışayım.. Ondan sonra partiyi kurup veya kurmama hakkında bir karara varalım..” diyor. Erbakan’ın bu söyledikleri Zübeyir Ağabeye iletilince o da; “Madem Erbakan şeyhine danışmadan böyle bir partinin kurulup kurulmamasına karar veremiyor. Biz neden konu ile ilgili Üstadımızın tavsiye ve ikazlarına müracaat etmeyelim” diyerek böyle bir partinin kurulmasının uygun olmayacağını, buna rağmen din adına çıkacak olan bu partinin haklı olarak içinde veya yanında olamayacaklarını beyan ediyorlar ağabeyler.
Görüldüğü gibi aradan yıllar geçse de şartlar değişse de onlar şeyhlerine, üstadlarına danışmadan, onların iznini, onayını almadan adım atmıyorlar. Onların ikaz ve tavsiyelerine harfiyen kulak vererek siyasî tercih ve tavırlarını belirliyorlar. Keşke siz de hemen her konuda olduğu gibi siyasî ve içtimaî meselelerin tayini ve tesbitinde de en doğru ve şaşmaz yol gösterici olan Üstadımızın ikaz ve tavsiyelerine müracaat etmekten imtina etmeseydiniz. Değil ülkemizin, belki dünyanın sevk ve idaresine vakıf olan Bediüzzaman’ın bütün insanlığın nazarlarına sunduğu ölçü ve düsturları kulak ardı etmeseydiniz. Keşke yıllar önceden siyasî tavır ve tercihlerini reddettiği o geleneğin devamı olan bu günkü siyasî kadroların safında yer almasaydınız...
Üstadımızın bir taraftan Demokratların başa gelmeleri için İslâm, vatan, Kur’ân adına açıktan destek verdiği, muvaffak olmaları için duâ ederek, nokta-i istinat olurken, diğer taraftan da yanlış iş ve uygulamalarda bulunmamaları için gerekli ikaz ve tavsiyelerde bulunduğunu biliyoruz. Keşke siz de Üstadın nazarlara verdiği ölçü ve düsturlar çerçevesinde evvelâ destek vereceğiniz partinin demokrat olup olmadığını tesbit etseydiniz. Sonra da Üstadımızın yaptığı gibi kayıtsız şartsız biat edip, destek vermek yerine gerekli ikaz ve tavsiyelerde bulunsaydınız.
Ülke ve millet olarak belki de bu gün yaşamakta olduğumuz maddî ve manevî sıkıntıları yaşamazdık. Unutulmamalıdır ki maruz kaldığımız problem ve sıkıntıların önemli bir sebebi de Yeni Asya ekolünün haricindeki Nur Camiası’nın siyasî tercihlerindeki savrulmalardır, isabetsizliklerdir.