Üstad Bediüzzaman’ın; “kâinata değişmem” dediği, sır kâtibi olarak kabul ettiği talebelerinden Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin Risale-i Nur dersleriyle alâkalı yol gösterici uygulamalarına ve tavsiyelerine yakından şahit olan bazı şahsiyetlerin hatıralarını nazarlara vermeyi uygun gördük.
M. Ekmekçi’nin hatırası: “Külliyatı üç defa okumadan, lügata bakmaya lüzum yok. Sen lügat öğrenmiyorsun ki, Risale okuyorsun... Evvelâ Risale-i Nur’un üslûbuna aşina ol, sonradan lügata bak. Evvelâ benimseyeceksin. Risale-i Nur’u ve Üstad’ı ne kadar benimsersen o kadar istifade edersin.”
E. Dernekli’nin hatırası: “Üstadımız Risale-i Nur’u üç temel esas üzerine bina etmiştir. 1- İmanî bahisler. 2- Müdafaalar. 3- Lâhikalar. İmanî bahisleri okuyanlar, ehl-i takva, ehl-i salâhat olur. Müdafaaları okuyanlar dâvâsını müdafaa ile mücehhez olur. Lâhikaları okuyanlar, hadiseler karşısında nasıl hatt-ı harekette bulunacaklarını öğrenirler.”
İlhan Yüce’nin hatirası: “Zübeyir Ağabey döner döner okurdu. Akılda kalsın diye Zübeyir Ağabey bazen aynı sayfayı 40 defa okuduğu olurdu. Bazı yerleri ezberlerdi de... Teeni ile okurdu. Doktora yapar gibi. Sindire sindire... Katiyen gazete okur gibi okumazdı.”
Selahattin Şafak’ın hatırası: “Kardeşim günde onbeş sayfa Risale okursan kendini muhafaza edersin. Yirmi sayfa okursan hizmet edersin. Risale-i Nur’u imanî bahis, lâhika ve müdafaalar olarak oku. Okuduğunu anlamaya çalış. Üstad burada ne anlatmış diye düşün ve sor. Dersanede ders yapmakla, tuvalet temizlemek arasında hizmet noktasında bir fark yoktur.”
Recep Onaz’ın hatırası: “Zübeyir Ağabey bana; ‘Sen eserleri okuyor musun?’ diye sormuştu. Ben de İslâm yazısı öğrendiğimi ve her gün Cevşen okuduğumu söyledim. O da bana ‘kardeşim şimdi Cevşen değil; hiç olmazsa günde on-onbeş sayfa Risale-i Nur okuyacaksın’ dedi.
Mehmet Akay’ın hatırası: “Bir gün Zübeyir Ağabeye dedim ki, Risale-i Nur dersleri için üniversitedeki gibi aylık, yıllık programlar yapsak... Nerede, ne zaman, hangi ders okunacağı belli olsa nasıl olur? “Kardeşim, Risale-i Nur’u 10-15 kere kendine oku, sonra müzakere nevinden kardeşlere okursun. Başkalara ders vermek, ikinci planda olsun. Zira yanmayan, yakamaz” demişti.
Haydar Gündüzalp’ın hatırası: Ben bir defa İstanbul’a ziyaretine gitmiştim. O anda yanında “Küçük Sözler” vardı. Elime aldım, orada biraz okumaya başladım. Dedim ki; ağabey ne yapayım, Risale-i Nur’u okuyorum, ama bir şey anlamıyorum; ne tavsiye edersin? “Kardeşim! anlamıyorsan da oku. Risale-i Nur yalnız akla hitap etmiyor. Aklın yanında kalp, ruh sair bütün lâtifeler hissesini alır. Sen oku, lâtifeler gıdasını alır” dedi.
Evet, Risale-i Nur’u anlamıyorum bahanesiyle okumayı terk edenlere en doğru reçete... Her konuda olduğu gibi Risale-i Nur okumalarında da bize doğru, etkili, faydalı usûl ve tarzı gösteren Zübeyir Ağabey’i rahmetle anıyoruz.