"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sahi bize ne oldu böyle?

Hüseyin GÜLTEKİN
09 Nisan 2018, Pazartesi
Bütün ticarî işlemlerini bankalar üzerinden, faiz ile iştigali alışkanlık haline getiren, ama beş vakit namazını da ihmal etmeyen, bir ayağı bankada, bir ayağı camide olan sözde dindar bazı zengin iş adamları...

Banka kredileriyle hac eden veya her sene umreye gitmeyi vazgeçilmez bir ibadet sayan Müslümanlar..

Sadece mezarlık ziyaretlerinde veya namaz kılarken öylesine başını örten; sair zamanlarda kıyafetlerine dikkat etmeyen hanımlar. 

Tesettürlü giyim-kuşamlarıyla, sigarasını tüttüren, yabancı erkeklerden sakınmayan dindar görünümlü hanım tipleri.

İş yerinin duvarlarında bol âyetli hadisli renkli görkemli güzel süslü tablolarla müşterisine dindarlığını ihsas ettiren, alış veriş muamelesinde müşteriyi ‘avlamak’ için gayet nazik bir tavırla bolca “inşallah, maşallah, hamdolsun..” terimlerini istimal eden; ama fahiş fiyatla kalitesiz malını satmaya çalışan dindar tüccarlar...

Dindar olarak bilinen bir çok ebeveynin çocuklarının düğün merasiminin ilk gününde “vur patlasın çal oynasın” eşliğinde kadınlı erkekli halaylar ve sonra da mevlitler eşliğinde yapılan duâlar...

Vefat eden annelerinin veya babalarının ya da çocuklarının bir taraftan acısını ve yasını yaşarken; diğer taraftan da üçüncü veya kırkıncı gününde yüzlerce kişiye verecekleri yemeğin masrafının nasıl karşılanacağının sıkıntısını yaşayan aileler. 

Ve bu taziye yemeğine düğün yemeği imiş gibi koşan kadınlı erkekli yüzlerce ehl-i din...

Çevresinde oldukça dindar olarak tanınan bir zatın kendisine ait olan özel hastanesinin duvarlarında sağlıkla veya hastane ile hiç alâkası olmayan müstehcen kıyafetli kadın resimleri üzerinden dinî değerlere mesafeli çevrelere yaranmak için yapılan yanlışlar... 

Böylece bir taraftan kendi dindarlığı üzerinden muhafazakâr kesime bir mesaj; duvarlara o çeşit resimleri asmak suretiyle de muhafazakâr olmayan kesimlere mesaj veren iş adamları.

Meyvenin veya sebzenin iyisini parlatıp cilâlayarak vitrinin ön tarafına; çürüğünü, kalitesizini de arka tarafa saklayan manav hacı amcalar...

Sahi biz bu hale nasıl düştük? Bu nasıl bir dindarlık? Haramlarla, günahlarla iç içe olan bir dindarlığın dinimizde yeri var mı? Kendi elimizle dinî değerlerin içini boşaltıp, onların yerine dinde yeri olmayan, menfaate dayalı örf ve adetlerimizi doldurmanın manevî mesuliyeti düşünülmüyor. 

Hem dindar geçinip, hem de böyle gayr-ı meşrû, haramlarla alûde işlerle iştigalin dinî değerlere yapılacak en büyük cinayet olduğu da maalesef hesap edilmiyor.

Bu ve benzeri yanlışları, gayr-ı meşrû işleri, muameleleri yapan dindar olarak bilinen şahıslara yapılan ikaz ve tavsiyelere bunların derhal savunmaya geçip, “bu zamanda böyle hareket etmek zorundayız; başka türlü bu işler yürümez” şeklindeki tepkilerine muhatap olunca üzüntümüz bir kat daha artıyor. Anlaşılan; “inandığınız gibi yaşamasanız; yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” gerçeği burada da belirgin hale geliyor.

Okunma Sayısı: 5230
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • salih

    9.4.2018 21:02:15

    Derin mahfiller tarafından 1960 ihtilalinden sonra gerek ictimai sahada gerekse dini hizmetlerde ittifak halinde olan dindarlara bilhassa nurculara karşı yeni bir metod geliştirildi:yeni islami parti veya partiler kurmak,yetmedi palazlanmasına yardım etmek ve birlik halindeki dindarları bölmek kliklere ayırmak.Bu metod tuttu.Zira devletin bazı imkanları sunuldu bu yeni islami partilere.Bundan sonra ahmak dindarların da dünyevileşmeye olan meyil ve hırsları da buna katkı sağladı.Zira maddeye makama ve de ka...na susamış nasipsizler milletin bu hale gelmesine sebebiyet verdi.

  • Armağan Yurtçu

    9.4.2018 11:50:05

    Paranın dini imanı olmaz...

  • Gündüz Alp-3

    9.4.2018 11:24:58

    İçi ve özü boşaltılmış, şekil ve şemaile indirgenmiş bir dindarlığın kime ne faydası olabilir ki? Siyasal İslamcıların elinde kimi zaman övgü kimi zaman yergi aleti olan bir dinin, toplumsal barış ve huzura kaynaklık edebileceği ihtimali var mıdır? Din de dindar da siyasete bu kadar alet olmamalıydı. Bediüzzaman'ın "asıl musibet ve muzır musibet" ifadesiyle "musibet-i diniye" dediği konuyu yaşıyor olmamız hâlâ aklımızı başımıza getirmeyecek mi? Nasıl bir siyasi narkoz yedik ki hâlâ uyanamadık. Zulme, hak, hukuk ve hürriyet gasbına taraftar olan ve alkış tutan, birbirine nezaket ve nezaheti çok gören, vandallığı "dinde hassasiyet" zanneden... nasıl bir dindarlıktır Allah aşkına? Vaktiyle Batı dünyasında gördüğümüz gayri insani halleri bugün ülkemizde yaşıyor olmamız, bize açıkça, yozlaştığımızı söylemektedir. Değilse şu yaşadıklarımızı neyle izah edeceğiz? Hem hepimize "Sahi bize ne oldu böyle?" dedirten şeyler nedir?

  • Abdullah Tunç

    9.4.2018 11:10:10

    İşte buna ahlaki yozlaşma,ahlaki çöküş denir.Bu hale nasıl mı geldik bunun cevabı kolay değil.Bu bir süreçtir. Bir iki günde ortaya çıkan bir mesele değildir.Çok sayıda etkenleri var! Dünya muhabbeti,cehalet,fakirlik,ihtilaf,ehli dünyanın nazarları daime dünyaya çevirmesi,propaganda-i siyset bunlardan bazılarıdır.Kısaca dünyayı ahirete tercih durumudur.

  • Gündüz Alp-2

    9.4.2018 10:51:29

    "Bize ne oldu?" meselesi sadece din ve dindar ile de sınırlı değildir. Toplum hayatının her aşamasında aynı hali görmek mümkündür. Dindar "bize ne oldu?" derken, dine mesafeli duran insanlar da "Müslümanlık bu ise..." demektedir. İki sözünde anlamı aynı kapıya çıkıyor: Yozlaşma. "Doğru İslâmı ve İslâmiyete lâyık doğruluğu" eylem ve söyleminde gösteremeyen süreç Müslümanı; işi "oy ütmek" olan siyasetin "avı" olmaktan da maalesef kendini kurtaramıyor. Pek çok zulmü netice veren şu keyfi ve hukuksuz süreç, dindarın kıvam ve keyfiyetini de göstermiştir. Müslümanlık adına bizi "sınıfta bırakan" bu durum, "inandığımız gibi yaşamaktan" çok uzakta olduğumuza işaret ediyor. Müslümanlığı ev-cami arasında "kıl beşi, kurtar başı" na dönüştürenlerin, dahilde toplumsal barış ve huzuru, hariçte de dünya barışını gerçekleştirme şansı pek bulunmamaktadır. Particiliği "kutsayan" siyasete hizmeti "kutlu dâvâ" gören ve kutsalını, olmayanla değiştirmiş kitleleri "avlamak" kolay olsa gerektir.

  • Osman Yıldırım

    9.4.2018 10:47:26

    Sayın Hocam; Bu saydığınız hususlar çok derinlerde hazırlanan ve özellikle islam alemini hedef alan çok şumullu bir projedir. Zira şimdilerde dindarlık, islamı yaşama ve hayata tatbik etmekten ziyade dindar olarak bilinen şahısları, lidelerin veya tek bir liderin peşinden gitmek ve O liderin her söyledigini alkışlamak olarak kurgulanmıştır. Yani dindar olarak bilinen lideri beğenip alkışladığınız zaman en iyi bir dindarsınız.Ve bu hususlar küresel ölçekte planlanmış ve topluma dayatılmıştır. Müslüman olarak bildiğimiz toplum da bunu bile bile kabullenmiştir.

  • Gündüz Alp

    9.4.2018 10:31:06

    Sayın Gültekin, Yeni Asya'nın değerli kalemleri olarak sizler, hak ve hakikat, adına aydınlatıcı ve uyarıcı yazılarınızla ahvalimizi resmediyorsunuz. Gerçeklerin ters yüz edildiği şu zamanda bu hizmet çok önemli ve kıymetlidir. Tebrik ve teşekkürler. "Sahi bize ne oldu böyle?" sorusunu bu ülkede yaşayan herkes kendine sormalıdır. Siyasetini "oy ütmek" üzerine bina etmiş bir iktidar, bu "ütmek" işinde dini alet olarak kullanıyorsa bizler için, işin sonunda "bize ne oldu?" dememiz kaçınılmaz olacaktır. Yaşadığımız ahval budur. Yâni, menfi ve menfaatçi siyasetin ülke yönetimine hakim olması sonucunda kötü yönetimin menfi semere vermesi olayı. Hepimiz aynı şeyi görüyor, yaşıyor ve söylemiyor muyuz? İnkâr etmenin anlamı da faydası da yoktur. Gözümüzü, kulağımızı, ağzımızı kapatmakla sorunlara çözüm bulamayız. Bahane ve mazeret üretmek kolaydır. Maharet çözüm üretmektir. Menfi tarzda menfaat üzerine cereyan eden siyasetin sonu, netice ve semeresi daha başka olabilir mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı