"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yerine göre meziyetleri kamufle etmekte fayda var

Hüseyin GÜLTEKİN
22 Mayıs 2017, Pazartesi
Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar meziyetlere, kabiliyetlere, feyizlere, faziletlere sahip olan Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bütün bunların yüce Allah’ın kendisine bahşettiği birer lütf-u İlâhî, birer ikram-ı İlâhî olduğunu kabul eder.

Kendisinde var olan onca özellikleri, onca meziyetleri de çoğu zaman nazarlara vermekten kaçınarak kamufle eder. Aslında bu onun mahviyet ve tevazuda da izahı mümkün olmayan bir mertebede olduğunun en belirgin, en açık bir işaretidir.  

Şu ifadelere bakın: ” Ben bir ders arkadaşınızım.. Ben üstad da değilim.. Ben bir kuru çubuk hükmündeyim.. Ben bir çekirdektim çürüdüm.. Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum.. Ben nefsimi terbiye etmemişim.. Kimse beni inandıramaz ki ben iyiyim..” 

İlmiyle irfanıyla, cesaretiyle metanetiyle, sebatıyla sadâkatıyla, basiretiyle ferasetiyle nümune-i imtisal ve olan, çağların adamı bu eşsiz mürşid-i kâmilinin, o altı bin sayfalık Nur Külliyatı’nı da sahiplenmeyip; “o benim aklımın, zekâmın eser değil; o tamamen bir ikram-ı İlâhî ve ilham-ı İlâhîdir” diyerek kendini devreden çıkarıyor. İslâm tarihinde başka emsali var mı bilemiyorum.

Bunca özellikler ve güzelliklere sahip olduğu halde mahviyet ve tevazuyu elden bırakmayan Bediüzzaman’ın bu gıptakârane tavrı bana bir de kendilerinde azıcık bir meziyet, bir istidat, bir kabiliyet bulunduğu zannıyla kabına sığmayan, gurur ve enaniyetin verdiği kibirle çevrelerindeki insanlara tepeden bakan günümüzdeki sözde bazı ilim adamlarını, yazar çizerlerini derhatır ettirdi. “eynes-sera-mines-süreyya”

Yapmadığı, yerine getiremediği hiçbir şeyi başkalarına tavsiye etmekten imtina eden Üstad Bediüzzaman, mahviyet ve tevazuu hususunda da örnek yaşantısıyla kendisi rehber olduktan sonra talebelerine de bakın Lemeâtta hangi tavsiyelerde bulunuyor: “Meziyetin (üstün özelliğin) varsa, hafa (gizlilik), meziyetin varsa hafâ türâbında kalsın, tâ neşv-ü nemâ bulsun.” Demek ki kabiliyetler, özellikler gizli kaldıkça neşv-ü nema ederek değer kazanmış oluyor.

Üstad devamında; “ey zihassa-i meşhure (önemli özelliklere sahip insan) taayyünle (görünmekle) zulmetme, ger perde-i hafanın altında sen kalırsan, ihvanına verirsin ihsan ve bereketi.” bu ifadeler ile de bazı özelliklerinin, kabiliyetlerinin sevkiyle devamlı önde görünüp, vitrine çıkmanın bir nevi dâvâ arkadaşlarının hukuklarına tecavüz hükmüne geçtiğini; perde arkasında kalmanın da onlara bir çeşit ikram ve ihsan sayıldığını haber veriyor Bediüzzaman.   

Kısaca bütün meziyetlerimizin, özelliklerimizin, güzelliklerimizin bizim değil; hepsinin birer ihsan-ı İlâhî, birer ikram-ı İlâhî olduğunu dolayısıyla bunların birer sebeb-i fahr ve gurur değil; birer vesile-i mahviyet ve tevazu olmasının şuuru ile bize tevdi edilen bu kabiliyet ve istidatları da Üstad Bediüzzaman’ın tavsiye ettiği gibi gizleyip, kamufle etmekte fayda var.   

Okunma Sayısı: 1972
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    22.5.2017 11:26:22

    ''Meziyetin varsa hafa türabında kalsın,ta neşv-ü nemâ bulsun'' Neşv-ü Nema nedir? :Yayılıp gelişme,büyüyüp gelişme;büyüme,boy atma,yetişme,gelişmedir. Meziyet üstün özelliklerdir. Varsa meziyetin gizlilik toprağında kalsın, deşifre olmasın,açığa çıkmasın. Ki etrafına ihsan ve bereketi versin.Gizlilik durumunda bir güneş iken, açığa çıkması halinde söner gidersin diyor sevgili Üstadımız .Gizlilik toprağı tabiri ilginç.Hakikaten, tohum ancak toprak altında açılır,yeşerir,filiz verir. O tohum açıkta olsa filiz verir,içindeki besin tükenene kadar devam eder,sonra kurur.Toprakta olsa, o yedek besin deposu bittikten sora kökler oluşur,toprakla temasa geçer,beslenir ve hayatiyetini devam ettirir. -'' Nu talebeleri için şu ifadeler de enteresan:''Bilinmedikleri Görünmedikleri ve görüşülmedikleri'' halde kuvvetli manevi itikatları, cesur birer zabit gibi ehli imanın kalplerine mukavemet ve cesaret veriyorlar.-

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı