"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adaleti yanlış anladım, pardon!

Hüsnü ŞAHİT
15 Eylül 2017, Cuma
Küçükken hepimiz saklambaç oynarken “Elma dersem çık, armut dersem çıkma.” diye arkadaşımıza demişizdir. Şimdi bizler büyüdük ve adalet bizlerden saklandı. Belki de ülkemizden KHK’larla ilk o ihraç edildi. Şimdi ey adalet biz sana hep elma diyoruz, ne olursun saklandığın yerden çık ortaya.

Dünya yüzündeki bütün devletler için, tüm insanlık için;

Adalet kimsenin fetvacısı değildir. Olmamalıdır. 

Adalet kimsenin elinde bir kırbaç değildir. Olmamalıdır.

Adalet kimsenin elinde bir başkasına sunduğu bir nimet değildir. Olmamalıdır. 

Çünkü adalet herkesin eşit hakkıdır. 

Adalet devletin direğidir.  

Ve hep öyle kalmalıdır. Kim adaleti sarsarsa bilsin ki devletin direğine dinamit koymakla eş değerdir. 

Adalet kimsenin kin ve öfkesine kurban edilemez. 

Her şey zıddıyla bilinir. Adaletin kıymeti de adaletsizlikle bilinir. 

Hz. Ömer’in adaletinin kıymeti, verdiği kararlarla adaleti kendine fetvacı yapan, kendi çıkarlarına alet eden Kadı Karakuşi’nin adaleti ile bilinir. 

Allah’tan Hz. Ömer’in adaletini örnek alanlar var hâlâ! Hamdolsun.

Hz. Ömer’in adaletini örnek alanlara Hz. Ömer‘den örnekler verelim .

Hz. Ömer’in Saad bin Ebi Vakkas’a dediği “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözünün temelinde Nuşirevan’ın adalet için cezayı hakeden oğlunu ve vezirini gözünü kırpmadan, tereddüt etmeden, ibret-i âlem için, adaletin tecelli etmesi için cezalandırmış olması yatmaktadır. 

Hz. Ömer halife iken “Benim yanlış yaptığımı görürseniz ne yaparsınız” diye sorunca, Sahabe efendilerimizden bir tanesi kılıcını çekmiş ve “Seni bu kılıcımızla düzeltiriz ey Ömer!” demiş. Ve Hz. Ömer bu ifadeden hiç gocunmamış, ”Ben ki halifeyim vay siz bana nasıl böyle dersiniz!” dememiştir. Çünkü adalet bunu gerektirmektedir. 

“Yâ Ömer! Giymiş olduğun bu elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemeyecek ve sana itaat etmeyeceğiz!” diyen sahabeye durumu oğlu Abdullah izah etmiş ve Hz. Ömer, “Şükürler olsun ki hesap sorulabilen bir halifeyim.” diye hamd etmiştir. 

Yine Hz. Ömer’e ait olan “EL-ADLÜ ESASÜ’L-MÜLK”  “Adalet mülkün temelidir, devletin esası adalettir.” sözü ile son noktayı koymuştur.

Adalet iklim gibidir, havada kokusu vardır. Bir yerde adaletin olup olmadığını insan vicdanen hisseder. Yapılan uygulamalarla da görür. Kalben ve vicdanen tatmin olur . 

Eğer ki vicdanımız varsa, hak ve hakikatin yanındaysak, göbek bağımız yoksa, bir yerlerden nemalanmıyorsak, yalaka değilsek, menfaatçi hiç değilsek, yolumuz mahkemelere düşmüş , aylarca, yıllarca adliye koridorlarında burnumuz sürtülmüşse, adalet sistemindeki yanlışları, hataları görmüşüz ve adaleti bu hale getirenlerin kulaklarını çokça çınlatmışızdır.

Adaletsizliğin ne büyük bir zulüm olduğunu haklı iken haksız duruma düşen, zulme uğrayan, iftiraya kurban edilene sormak gerekir.

Hani Fuzuli âşık olan için diyor ya;

“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir,

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâ’at.”

Yani “En uzun gecenin hangisi olduğunu takvim yapanlar ve yıldız ilmi ile uğraşanlar ne bilsin! 

Aşk yüzünden gam müptelâsı olmuşa sorun ki geceler kaç saattir!..”

Siz de adaletsizliğin ne kadar can yakıcı olduğunu, zulme sabretmenin ne kadar zor olduğunu kendinize sormayın ey tuzu kurular! Zulme uğrayana, sebepsiz, suçsuz, delilsiz, iftiraya uğrayana sorun bakın ki günler nasıl geçiyor. Ve haklarını helâl ediyorlar mı? Bu dünyada helâlleşebilecek misiniz?

Bazen bir şeyler düzelsin istersin de neyi nasıl düzelteceğini bilmezsin ya aynı bu fıkradaki gibi;

Egeli bir kadın hocaya gelmiş.

- Hocam bi soru soruveecem gali vaktin vaa mı?

- Tabi va gızım sor.

- Deyolaki, Yunanistan taraflarında bi gadın evleya çıkmış, tam gızını kesçekken şeytan bi geçi getimiş doğru mu?

Hoca demiş;

- Evlâdım ben bunun neresini düzelteyim?

- Yunanistan değil Arabistan, gadın evleya değil İbrahim peygamber, gızı değil oğlu, şeytan değil melek, geçi değil goç,

Adalet sistemimiz çok güzel, her halimizle dünyaya örnek oluyoruz, diyene; “hele bir yolun adliyeye düşsün işte o zaman görürüm seni“ demek gerekiyor. Zaten onun başına da bu gelince düşünceleri bir anda değişiyor. Ben böyle bilmiyordum, diyor. Ee! Dostum sende damdan düşenler kervanına hoş geldin.

Sanırım birileri “Adalet mülkün temelidir.” sözünü “ɹıpılǝɯǝʇ uüʞlüɯ ʇǝlɐpɐ ya da “Telada nüklüm ridilemet“  böyle görüyor ya da böyle anlamak istiyor. Şimdilik işlerine mi geliyor ne?

Unutmamak lâzım her insan engelli adayı olduğu gibi, her insan da adalet aramaya muhtaç olabilir. Bu gün ihtiyacınız yok olsa bile nedensiz, nasılsa yarın bir KHK ile ihraç edildiğinizde sizde adalet arıyor olabilirsiniz. ”Neden ihraç edildim?“ diye sorduğunuzda ”Bu, bilgi edinme yasası kapsamı dışındadır, size bilgi veremeyiz“ diyebilirler.

Atalarımız ne demiş; ”Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir seni de tartar“ Siz de o adalet kantarında tartılmadan tartının ayarını düzeltin. Yoksa tarih sayfasında adaletsizlikle anılmakla önce size sonra da adaletsizlik yaptığınız insanlara yazık olacak. Çok “AH” alıyorsunuz. Bilmem farkında mısınız? 

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri son sözü söylesin;

“Hakikatli bir lâtife: Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş: “Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sekizinci Lem’a)

“İşte bu kanun-u esasî-i Kur’ânî hükmünce, asayiş ve emniyet-i dâhiliyeye ilişmek, on câni yüzünden doksan masumu tehlikeye atmak, gazab-ı İlâhînin celbine vesile olur. (Emirdağ Lâhikası-II, RNK. s.177-178)

“Şimdiki siyaset-i hazırada particilik tarafdarlığı ile, bir câninin yüzünden pek çok masumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden, tarafdarları veyahut akrabaları dahi şeni’ gıybetler ve tezyifler edilip, bir tek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup, kin ve garaza ve mukabele-i bil’misile mecbur ediliyor. Bu ise hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır.” (Tarihçe-i Hayat, s.619)

Okunma Sayısı: 6092
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha ozpamukcu

    16.9.2017 00:20:13

    Belki bu yaşadığımız zaman kadar adalet konusunda yazılıp cizilmemistir.Hakikat ne kadar tekrar edilse usandirmiyor.inşaallah bir yerlerde makes bulur ve adalet güneşi bizi de ısıtmaya başlar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı