"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

"Bir okul açan bir hapishane kapatır" mı?

Hüsnü ŞAHİT
01 Mart 2016, Salı
Victor Hugo’nun “Bir okul açan, bir hapishane kapatır” sözüne tersten baktığımızda bizler 360 tane cezaevi açmakla, 360 tane okulu kapatmışız demektir. Maalesef ki de cezaevlerindeki doluluğa çözüm olarak ıslah metodunu değil, yeni cezaevleri yapmayı tercih ediyoruz.

Hiç düşünmediğimiz, farkına var(a)madığımız, ancak başına gelen insanların anladığı, yaşadığı ve dertlerinin problemlerinin farkına vardığı, toplum tarafından da çok önemsenmeyen, devlet ricali tarafından da yeterli hassasiyetin gösterilmediği, göstermelik işlerin yapıldığı, gizliden gizliye kanayan yaraların olduğu yer Cezaevleri. Çarkın dönmekte zorlandığı, gacır gucur seslerin geldiği, o seslere kulakların tıkandığı düzenin adı da Ceza İnfaz Sistemi.

Her insan engelli adayı olduğu gibi, aynı zamanda da bir mahkûm adayıdır. Sabah evinden çıkıp da aynı günün akşamı cezaevi ile tanışan bir çok insan olduğunu hepimiz bilyoruz. Yani hemen herkesin cezaevine girmek ihtimali vardır.

Toplumun bir tarafında kanayan bir yara varken, o yaradan habersiz olmak, çözüm yolları göstermemek, evvelâ topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kangren olmuş parmağı tedavi etmezsen el gider, eli de tedavi etmezsen kol gider. Aynen öyle de bir toplumda insanlar neden cezaevine giriyor? Neden bu kadar çok insanımızı kaybediyoruz? Cezaevleri neden ıslahhane değil. Cezaevine giren neden ıslah olmuyor? Sorularını sormazsanız, bu sorulara cevap aramazsanız, alternatifler üretmezseniz kangrenin vücuda yayılmasına ve vücudun bir bölümünü kaybetmeye şimdiden razısınız demektir. Bu sorulara da yetkililer olarak kulak tıkarsanız ceza infaz sistemdeki aksaklıkların farkına varamazsanız.

Bu durum başta toplumumuzu, gençliğimizi, geleceğimizi gözden çıkarmışlığın ta kendisi olur ve kangren olmuş parmak yerine kolu, belki gövdeyi feda etmek durumunda kalmanın acizliği içerisine düşürür bizleri. İşte bu kanayan yaraya parmak basmak, farkındalık uyandırmak gayreti içindeyiz.

Bir çok insanımız cezaevlerinin içerisini görmediği, sistemin işleyişinden haberdar olmadığı için kapalı bir kutunun içinde yaşayan 170 bin insanın ve bunların ailelerinin ve cezaevlerinde çalışan 50 bin personelin dertlerinden hiç kimsenin haberi yok. Hatta baştan söyleyelim, bu problemlerin çoğundan hiç sahayı görmeyen, yönettiği birimlerin içinden gelmemiş, işin sadece teorik kısmını bilen, pratikte, uygulamada tecrübesi olmayan genel müdürlükteki idarecilerin, liderlerin bile haberi olmaması ne kadar tabiî karşılanıyor! Bir de bu noktada “işi ehline verin“ düsturu ortaya çıkıyor ki o da apayrı bir dizi yazısı olması gereken vahim bir konu. Cezaevleri Genel Müdürlüğünü Hâkim ve Savcıların sıçrama noktası olarak gören etkili ve yetkili kişiler, problemlerin çözümünde sessiz kalıyorlar. Kamuoyuna cezaevlerini şirin göstermeye çalışmakla, cezaevlerinde dizi film çekilmesine müsaade etmekle, günü kurtarmaya çalışmakla iş bitmiyor.

Ülkemizde toplam 360 tane farklı türlerde (açık, kapalı, yüksek Güvenlikli, Çocuk, Kadın) cezaevleri var. Aslında bu hiç de iyi bir şey değil. Zira bir ulusun ileri gitmesi, modern bir hal alması açtığı cezaevi sayısıyla değil, kapattığı cezaevlerinin sayısıyla ölçülmesi gerekir. Bundandır ki hiçbir cezaevi açılırken kutlama töreni yapılmazken kapatılan cezaevleri için tören düzenlenebilir. Victor Hugo’nun “Bir okul açan, bir hapishane kapatır” sözüne tersten baktığımızda bizler 360 tane cezaevi açmakla, 360 tane okulu kapatmışız demektir. Maalesef ki de cezaevlerindeki doluluğa çözüm olarak ıslah metodunu değil, yeni cezaevleri yapmayı tercih ediyoruz.

Devletin bir mükâfat, bir de mücazat yüzü vardır. İşte mücazat yüzünü cezaevleri temsil etmektedir. Devlet  bir taraftan  işlediği suç yüzünden vatandaşını cezalandırırken, diğer taraftan da hatasını anlayan, pişman olan vatandaşına imkân sağlamak zorundadır. Hata suç işleyen vatandaşına, yaptığının hata olduğunu, çekeceği ceza müddetince öğretmekle mükelleftir.

Ceza İnfaz Sistemimizin içinde hükümlü ve tutukluların geri dönüşüme kazandırılmasını bırakın, cezaevine girenin daha da katmerli bir suçlu hale gelmesi, çok yavaş ve engelleyici bürokrasinin her tarafı sarması, ehliyetsiz insanların idareci olmaları, gösteriş ve yapmacık yapılan çalışmalar, mülkün adaletin temeli haline gelmesi, üstünlerin hukukunun hukukun üstünlüğüne üstün gelmesi gibi bir çok konu “Bu parmağın neden kangren olduğu?” sorusunun cevabı aslında.

En basitinden torbacı olarak yakalanan bir uyuşturucu kaçakçısı cezaevinde toptancıları tanıyor, sevkıyat yollarını, uyuşturucunun nerelere saklanacağını teferruatlı bir şekilde öğreniyor. Yan kesicilikten gelen bir suçlu, diğer koğuşta ev soymanın, kasa açmanın inceliklerini de tahsil ediyor. Böylelikle cezaevleri bazı suçlular için bir mektep, bir eğitim yuvası haline geliyor maalesef. Bu adamlar da dışarı çıktığında daha büyük bir vurgunun peşine düşüyorlar.

Şimdi gelelim cezaevlerinin içerilerine ve işleyişin nasıl olduğuna. Ülkemizde farklı tiplerde açık-kapalı, kadın-çocuk toplam 360 ceza infaz kurumu bulunduğunu söylemiştik. Kurumların başında kurum 1. Müdürü, ona yardımcı olarak 2. Müdürler ve müdür adayı olarak yetiştirilen idarî memurlar ve namı değer başefendiler, yani infaz koruma başmemurları yönetim görevi yapmaktadırlar. Kurumda eğitim -öğretim işlerinin hepsini farklı branşlarda eğitim almış, üniversitede cezaevi öğretmenliği üzerinde hiçbir eğitimi olmayan, işi tamamen kurumun içerisindeki işleyişle öğrenmiş kurum öğretmeni, psiko, sosyal serviste sosyal hizmet uzmanı ve psikologlar, iş yurtlarında ise işin takibini yapan saymanlar ile iş yükünün çoğunu omuzlayan infaz ve koruma memurları ve sivil memurlar, katipler yer almaktadır. Ayrıca cezaevlerinden birinci derecede sorumlu Cezaevi Savcıları ve Başsavcılar da istedikleri takdirde cezaevindeki işleyişe müdahil olabilmekte, cezaevlerindeki işleyişi kolaylaştırabilmekle birlikte yeri geldiğinde de işleyişin önünü ziyadesiyle tıkayabilmektedirler. 

Cezaevleri ile ilgili bu kadar genel bilgi en azından zihninizde bir şeylerin şekillenmesine vesile olmuştur. Bizler cezaevlerini genel itibariyle televizyonlarda dizilerde ancak görebildiğimiz için, bizler için soyut bir hal alan cezaevlerinin de zihnimizde canlanması da haliyle zor olacaktır. 

Okunma Sayısı: 4562
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı