"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çözülemeyen problem: Eğitim sistemi

Hüsnü ŞAHİT
11 Aralık 2017, Pazartesi
Bana bir problem ve 1 saat süre verilse, bu sürenin 45 dakikasını problemi anlamaya, 10 dakikasını çö- züm yolları üretmeye, 5 dakikasını çözmeye ayırırım” diyen Einstein’a inat, yıllarımızı heba ettik, eğitimde ki problemin ne olduğunu anlamadan.

Sahi neydi problem? 

Eğitim sistemi içerisinde öğrenci olarak, veli olarak ,öğretmen olarak biz neydik? Özne mi, yüklem mi, nesne mi, yok- sa dolaylı tümleç mi?

Hep test edilmiştik. 4 yanlışın bir doğruyu götürdüğü adaletsiz sistemde. Hiçbir zaman 4 doğru bir yanlışı götürmemişti. Denklik, eşitlik adalet yoktu bu işte.

Ali hep yatıp uyurdu, sürekli top oynardı. Ama hiçbir şey keşfetmiyor, üretmiyor, katkıda bulunmuyordu.  Lale ile  aylak aylak el ele geziyorlardı. 

Aslında bunların hiçbiri değildi problemimiz.

Meğerse eğitim sistemimizin kendisi problemmiş de haberimiz yokmuş. Şimdi en azından problemin ne olduğunu keşfettiğimizi ümit etmek istiyoruz.

BİRİKİM VE TECRÜBE

Yolda bir muz kabuğu olsa; acemilik yolda ki muz kabuğuna basıp kayıp düşmektir.  Tecrübe ise yoldaki muz kabuğuna bastığında düşeceğini bilmektir. Cahillik ise muz kabuğuna bakıp “tüh yine düşeceğim” demektir. 

Eğitimde bir çok kez muz kabuğuna basıp basıp düştük. Artık her şeyi yeniden keşfetmemize gerek yok. Problem belli, çözüm belli, yeter ki ansızın bir sabah sistem değişmesin, eğitim liyakatli kişilerin elinde olsun, sistem değişikliğini işi bilenler yapsın.

SİSTEM ARAYIŞI

“Eğitimin kökleri acı, fakat meyveleri tatlıdır “ der Aristotales. 

Maalesef ki bizler eğitimin önemini “biliyormuş” gibi yapıyoruz ve  hangi sistemde de- vam edeceğimizi  deneme yanılma yöntemiyle arıyoruz. Deniyoruz olmuyor, sonra bir başka yöntem deniyoruz, o da olmuyor sonra bir başkası sonra daha bir başkası sonra tekrar başa dönüyoruz, ilk denediğimizi tekrar deniyoruz... 

Bakıyoruz ki ilk eğitim sistemi ile yetiştirdiğimiz çocuklarımız büyümüş ve ziyan olmuş, ikinci sistemle yetiştirdiklerimiz heba olmuş, üçüncü sistemle yetiştirdiklerimiz he- der olmuş. Böylelikle birkaç nesli feda ediyoruz, ama ortada eğitim zayiatından başka bir şey göremiyoruz. 

Öğrenci sene başındaki sistemin sene sonuna nasıl bir hal alacağından emin değil. Millî Eğitimi yönetenler her an yine yeni bir sistem değişikliği olur mu olmaz mı tedirginliği  içinde. Veli bu kadar değişken sisteme ayak uyduramamakta. Öğretmenler nasıl olsa her an bu sistemde değişebilir kendimizi çok kaptırmayalım, düşüncesinde. 

Halbuki eğitim uzun soluklu bir iştir. Öğrenci ilerisini görmeli, veli sisteme güvenmeli, öğretmen sisteme hakim olmalı, sistemi kuranlar kurdukları sistemin arkasında durmalı.

Eğitim sistemimizin ne kadar başarılı olduğunu anlamak için yetiştirdiğimiz nesillerin ne halde olduğuna bakmamız ge- rek. 130 bine yakın gencimiz cezaevlerindeyse, milyonlarca insanımız işsizse, uyuşturucu kullanma yaşı ilkokullara kadar düşmüş ise bu eğitim sistemimizin muazzam başarısı sayesindedir! Başka türlü uğraşsak bunu başaramazdık.

Son 15 senedir eğitim öğretimin başında olan bakanlarımızın hiçbiri sahadan gel- miyor. Dağın başında birleştirilmiş bir sınıfta öğretmenlik tecrübesi olan hiçbir millî eğitim bakanımız maalesef ki olmadı. Belki de hiç olmayacak. Bir avukatın eğitim-öğretime çözüm bulabilme ih- timali,  bir öğretmenin adaletin problemlerine çözüm bulabilmesi kadar olur ancak.

Yetiştirdiğimiz insanlarımız da sevgi, saygı, ahlâk, doğruluk, dürüstlük kavramlarında problemler var. Demek ki bu kavramları  öğretememişiz. Ma- tematik öğretmişiz, ama insan haklarına saygıyı öğretememişiz. Dil Bilgisi öğretmişiz, ama nezaket kurallarını belletememişiz. Tarihi öğretmişiz, ama tarihten ibret almayı öğretmemişiz. Din kültürü ve ahlâk bilgisi dersimiz var, ama aldı- ğımız din dersi vicdanlarımıza tesir etmemiş.

Geleceğe yapılan en güzel yatırım eğitimle olur. Geleceğe yapılacak en büyük yanlış hamle de eğitim sistemini allak bullak bir hale getirmektir.

“Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir” diyen Çin atasözüne tersten bakarsanız bir milletin 100 sene sonrasını mahvetmek istiyorsanız o milletin eğitimini mahvetmek kâfidir. 

Biz eğitimci olarak nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?

Çocuklarımız insan sevgisini, insanlara saygıyı, kul hakkı yememeyi, hırsızlık yapmamayı, öldürmemeyi, rüşveti alanında vereninde melûn olduğunu, devletin ve milletin menfaatinin bizim şahsî çıkarlarımızdan daha üstün olduğunu, demokrasiyi, hak, hukuk ve adaleti, karşılıklı konuşabilmeyi, karşındakini dinlemeyi, yaratılanı Yaratandan ötürü sevmeyi öğretmeliyiz önce. 

Matematik, fen, tarih ve coğrafyayı sonra da öğrenir. Bu insanî kavramları öğretmeden matematik öğrense ancak aldığı rüşvetin hesabını yapmaya, çaldığı malın değerini tartmaya yarar başka neye yarar ki? 

Okunma Sayısı: 2563
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı