Rusya ile Polonya’nın sınır hattı üzerinde arazisi bulunan bir çiftçi, arazinin konumu sebebiyle sıkça yaşadığı sınır ihtilafını çözüme kavuşturmak için mahkemeye başvurur.
Keşif icrası ve bilirkişi incelemesi marifetiyle arazinin Polonya sınırları içerisinde kaldığı tesbit edilir. Mahkemenin kararını memnuniyetle karşılayan çiftçi, ellerini açar ve şöyle der: “Şükürler olsun Allah’ım, artık Rusya’nın kışlarına katlanmak zorunda değilim…”
Çiftçinin akıbetini hava bülteninden sonraya bırakalım ve haberleri sunalım:
Türkiye jeopolitik konumu itibariyle bir yandan Avrupa ülkesiyken, öte yandan karada Ortadoğu’yla, denizde ise Rusya’yla komşu.
Türkiye’nin bu arada kalmışlığı onun siyasi iklimini de doğrudan etkiliyor. Yurdun kuzey, iç ve doğu kesimlerinden gelen antidemokratik hava dalgası, hukuku da yer yer ulaşıma kapadı.
Son on yılda; demokrasinin sıfırın altında üç ila beş derecede seyrettiği ülkemizde, ekonomik krizin kalınlığı “insanların burasına kadar gelince” Erdoğan Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olduğunu hatırladı.
Seçimlerden sonra yüzünü kısmen de olsa Batı’ya döndüren Erdoğan’ın birinci maksadı kötü giden ekonomiyi düzeltmek ve dövizin ateşinde ısınmaktı.
Bilhassa Haziran ayında Rusya’da yaşanan Wagner ayaklanması sonrası Rusya’nın güç kaybettiğini gören Erdoğan, önce İsveç’in NATO üyeliğine, sonra da Avrupa Birliği’ne yeşil ışık yakmıştı.
Ancak Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen Türkiye Raporunda, Türkiye’deki demokratik gerilemenin artarak devam ettiği ve Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan uzaklaştığı vurgulandı ve köklü bir rota değişikliği yapılmadığı takdirde Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin devam edemeyeceğini bildirildi.
Hâl böyleyken Erdoğan iktidarı bir AB ülkesi olmanın gereklerini yerine getirmek yerine kusuru Avrupa Birliği’nde arıyor ve hikâyemizdeki çiftçi gibi “Biz bir Avrupa ülkesiyiz ve şükürler olsun Rusya’nın soğuklarına katlanmak zorunda değiliz” diyerek kendisini kandırıyor.
Türkiye donmak üzere olanlara aniden bastıran tatlı bir gaflet uykusundayken, Ortadoğu’daki diğer Müslüman ülkelerinde ise istibdadın kuraklığı yüzünden ot dahi bitmiyor.
Bir başka Müslüman ülke olan İran ise demokrasiden bihaber, bir kurtarıcı bekliyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşan İran Cumhurbaşkanı Reîsî; “dünya bir kurtarıcı bekliyor. Semavi dinlerin hepsi bunu vadetti. Bu kurtarıcı var ve şu an hayatta…” sözleriyle gündem oldu.
Müslümanların içerisinde bulunduğu bu maddi ve manevi kuraklıktan kurtulmaları ve siyasi iklimlerini değiştirmeleri gerek.
Hz. Ebu Hureyre’den nakledilen bir hadiste, Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyor: “Arap Yarımadası yeşillenmedikçe, kıyamet kopmaz…”
Allahualem, İslam dünyası ve Arap Yarımadası, iman, ihlâs ve demokrasiyle yeşillenecek.
Yaş ağaca balta vurmayalım ve ham meyvayı dalından koparmayalım yeter…