15 Temmuz da dâhil olmak üzere Türkiye’de vuku bulan darbelerin en büyük kötülüğü; siyasette, ekonomide, hukukta, askeriyede, eğitimde, üniversitelerde ve diğer alanlarda tecrübeli kadroların biçilip yerlerine acemi, vizyonsuz, öngörüsüz olanların getirilmesidir.
Gerçek bir Demokrasinin tesisiyle darbe zemini yok edilmedikçe, bu kısır döngü sürecek, Türkiye’nin zamanı, imkân ve insan kaynakları heba olmaya, yıllar kaybolmaya devam edecektir.
Kutsal kitabımızda, “Emanetleri ehline veriniz ve adaletle hükmediniz”1 denilmektedir. Peygamber Efendimiz, (asm) “İşler ehil olmayanlara tevdi edildiği zaman kıyameti bekleyiniz“2 buyurmaktadır. Asr-ı Saadet ve ilk dört halife döneminin dillere destan başarıları bu kuralın hayata geçirilmesinden dolayıdır.
Ülkemizde 1950’de çok partili Demokratik hayata geçildiğinde Adnan Menderes ve daha sonraki dönemde Süleyman Demirel’in başında bulunduğu liyakat ve vizyon sahibi gerçek Demokrat güçler, tek parti idaresinin geri bıraktığı Türkiye’yi her alanda kalkındırmışlardır. Ülkeyi bir baştan bir başa fabrikalar, barajlar, yollar ve köprülerle donatırken, adalet ve demokrasiyi, din, vicdan ve düşünce hürriyetinin önünü açarak içte ve dışta ülkemizi örnek bir devlet haline getirmişlerdir.
Türkiye’nin demokratikleşmesini, medenileşmesini ve zenginleşmesini istemeyen iç ve dış fesat odakları, ordunun içindeki darbeci askerleri kışkırtıp harekete geçirerek 1960’ta, 1980’de, 1997’de onlara darbe yaptırmışlardır. Onlar da tecrübeli, başarılı Demokrat idarecileri alaşağı ederek yerlerine rahat yönlendirebilecekleri beceriksiz, ufuksuz yöneticileri getirmişlerdir. O yöneticiler tesis edilen demokratik zemini bozmuşlar, demokratik bir görüntü ile ülkeyi istibdatla yönetmişlerdir. Diğer taraftan ülkenin gelir kaynaklarını ve dış ülkelerden aldıkları yüksek faizli kredileri eğitim, üretim ve sanayi alanlarında harcama yerine, geri getirisi olmayan inşaat gibi ölü alanlarda, diğer bir kısmını yandaşlarına peşkeş çekmek suretiyle heba etmişlerdir.
Ne yazık ki toplum çoğunluğu demokratik bilince yeteri kadar sahip olmadığı için yapılan fahiş hatalara sessiz kalmakta, seçimlerde oyuna gelerek başarısız idarecilere desteğini devam ettirmektedir.
İşlerin düzelmesi için toplum çoğunluğunun demokratik bilince; hak ve hürriyetlerine cesaretle sahip çıkması gerekmektedir. Yapılan yanlışları sorgulaması, feraset göstererek seçim süreçlerinde yapılan cazip propagandalara aldanmaması, ülkeyi iyi idare edemeyip krizlere sürükleyen siyasî güçlerden ne olursa olsun desteğini çekmesi lâzımdır.
Dipnotlar:
1- Nisa: 58. 2- Buhari, İlim: 2.