Dindar Demokratlar, Ahrar / Demokrat geleneğinden gelen, ülkede birinci sınıf bir Demokrasiyi tesis etmeyi, ülkeyi maddî – manevî alanda kalkındırmayı hedefleyen Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in temsil ettiği DP, AP ve DYP çizgisi ile devam eden dindar veya dine hürmetkâr siyasî güçlerdir.
Demokrat olmayan siyasî akım ise, Demokrasiyi önemsemeyen, parti kurarak devlet yönetimini seçim yoluyla ele geçirerek, tepeden inme usûllerle dine hizmet etme metodunu takip ederken, dinî değerleri siyasete alet eden Necip Fazıl, Eşref Edip, N. Erbakan ve onun öğrencilerinin temsil ettiği MP,MNP, MSP, RP ve AKP çizgisinde olan siyasîlerdir.
BEDİÜZZAMAN, DEMOKRATLARA NOKTA-İ İSTİNAT OLMUŞTUR
Üstad Bediüzzaman, hayatı boyunca Ahrar / Demokrat akıma nokta-i istinat olmuş, 1
Onların iktidarlarını Kur’ân, vatan ve millet hesabına desteklemiş ve Nur Talebelerine desteklemelerini tavsiye etmiştir. 2
O, Demokrat olmayan dindar kimlikli siyasîler ile din kardeşi olduğunu belirtmiş, ancak onların siyasetlerine taraftar olmadığını açıkça ifade etmiştir.3
DEMOKRAT İKTİDARLAR ÜLKEYE HAYIRLI OLMUŞTUR
Demokrat güçler, halkın teveccühü ile defalarca seçimi kazanarak iktidara geldiler. Onların iktidarı Türkiye’yi maddî – manevî yönden zirveye taşıdı. Bir taraftan Ezanı aslına çevirip yurt sathında İHL, Kur’ân Kursları ve Yüksek İslâm Enstitülerini (İlahiyat Fakültelerini) yaygınlaştırarak maneviyata hizmet ederken, diğer taraftan vatan sathında üretime yönelik fabrikalar kurdular, barajlar inşa ettiler, ulaşımı kolaylaştıran yollar, köprüler yaparak ülkeyi kalkındırdılar ve zenginleştirdiler. Onların döneminde Türkiye içte ve dış dünyada, özellikle İslâm Âleminde Demokrasi ve kalkınma açısından parlayan bir yıldız gibiydi. Darbeler ile yollar kesilmeseydi, bugün Türkiye Almanya ve Japonya seviyesinde bir devlet olacaktı.
Demokrat güçlerin öne çıkan en önemli özellikleri, ülkede birinci sınıf bir Demokrasiyi tesis ederek adaleti, insan hak ve hürriyetlerinin önünü açmalarıdır.
Din ve vicdan hürriyetine meydan açarak “Hürriyet –i Şer’iye”nin (İslâm’ın ön gördüğü hürriyetin) tahakkukuna hizmet etmekle de, Bediüzzaman’ın nokta-i istinadına lâyık olduklarını fiilen ispat etmişlerdir.
DEMOKRAT OLMAYAN İKTİDARLAR ÜLKEYE FAYDADAN ÇOK ZARAR VERMİŞTİR
Demokrat olmayan dindar siyasîlere gelince, başta bir kısım Nur Talebeleri olmak üzere Cemaat ve Tarikatların zaaflarından, dinî hissiyatlarından istifade ederek onların desteği ile değişik dönemlerde koalisyonlarla iktidara ortak olmuşlardır. Ancak onların iktidarı ülkeye hayır getirmemiş, 28 Şubat sürecinde olduğu gibi dine, dindarlara ve ülkeye telâfisi çok zor büyük zararlar vermiştir.
Derin güçler, 2002’de fitne ve fesat oyunlarıyla halkı oyuna getirerek Demokrat güçleri siyaset sahnesinin dışına itip, Demokrat olmayan Erbakan’ın öğrencilerini iktidara taşıdılar. Gayeleri bir taraftan onlara dindar kimlikle dine aykırı işler yaptırarak toplum nezdindeki dinî hassasiyeti ve dine vaki olacak teveccühü kırmaktır. Diğer taraftan onlar aracıyla Demokrasinin yolunu tıkayarak Kemalizm’i ayakta tutmaktır. Ne yazık ki bu hedefler fazlasıyla tahakkuk etmiştir.
Her ne kadar yol, köprü ve metro gibi alanlarda bir kısım iyi işler yapılmışsa da on altı seneden sonra ülkenin geldiği son nokta içler acısıdır. Genelde uygulanan yanlış politikalarla ülkemiz içte ve dışta kan kaybetmeye devam etmektedir.
Bediüzzaman’ın, Demok- ratlara nokta-i isnat olması, dindar kimlikli de olsa Demokrat olmayan siyasîlere destek vermemesinin ne kadar isabetli olduğu yaşanan olaylarla sabit olmuştur.
Çare: Başta Nur Talebeleri olmak üzere toplum çoğunluğunun, yaşanan hadiselerden ibret alarak çıkmaz sokaktan geri dönmeleri, Kur’ân, vatan ve millet menfaati açısından önümüzdeki 24 Haziran seçiminde gerçek Demokrat siyasî güçlere var gücü ile destek vermeleridir.
Dipnotlar:
1- Emirdağ L. 2, YAN, 39. mektup, s. 352. 2- A.g.e. YAN, 348. mektup, s. 536. 3- A.g.e. YAN, 250. mektup, s. 364.