Adab-ı muaşeret...
Haset, başkasında bulunan üstün bir özelliğin, mal, ilim gibi bir nimetin yok olmasını ve kendisinde olmasını istemektir. Gıpta ise o nimetin onda yok olmasını istemeksizin bir benzerinin kendisinde olmasını istemektir. Dinimizde haset hoş karşılanmamıştır. Haset evvelâ haset edeni yakar. Haset edilene zararı ya azdır veya yoktur.
Çaresi: Üstad Bediüzzaman’a göre hasetçi haset ettiği şeyin akıbetini/ sonucunu düşünmelidir. Rakibindeki dünyevî güzellik, kuvvet, mertebe ve servetin fani, geçici olduğunu; faydası az, zahmetinin çok olduğunu düşünsün. Ahirete ait işlerde zaten haset olmaz. Eğer onlarda da haset etse, ya kendisi riyakârdır; Ahiret malını dünyada mahvetmek ister. Ya da haset edileni riyakâr zanneder, ona haksızlık ve zulüm eder.1
Dipnot:
1- Mektubat, s. 313.